Boynuz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Boynuz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

19 Haziran 2014 Perşembe

SERAMİĞİN TARİHÇESİ

 



 



Seramiğin Tarihçesi

Seramik ateşin bulunup kullanılmasından sonraki tarihlerde yapılmaya başlanmıştır.

İlk seramiğin M.Ö. onuncu ve dokuzuncu binlerde üretildiği saptanmıştır. En eski ve önemli bulgulara Türkistanın Aşkava bölgesinde (M.Ö.8000), Filistin’in Jericho bölgesinde (M.Ö.7000), Anadolu’nun çeşitli höyüklerinde (örneğin Hacılar,M.Ö.6000) ve mezopotamya olarak adlandırılan Dicle-Fırat nehirlerinin arasında kalan bölgede rastlanmıştır.

Seramiğin ilk hammaddesi balçık adı ile tanınan çok ince taneli koyuca kıvamlı çamur birikintileri, ilk seramik kaplarsa balçık ile sıvanmış sepetlerdi.

Bu balçık sıvalı sepetlerin ateş ile buluşup sertlik kazanmaları sonucu oluşan seramik kaplar, kullanışlı kap kacakları oluşturdular. Balçığa karıştırılan daha az özlü toprak ve nehir kumları ile çamurun özsüzleştirilmesi ve böylelikle ateşten daha başarılı sonuç alındı.

İlk çamur hazırlama teknikleri yoğurma, çiğneme ve dövmeydi.

Kurutma açık havada doğal olarak yapılmaktaydı.

İlk çamur şekillendirme yöntemi de el ile serbet şekillendirmeydi. Sonra devreye el ile çevrilen torna daha sonrada ayak ile çevrilen tornaya bıraktı. Diğer bir şekillendirme yöntemi de kutu formundaki tuğla kalıplarıydı.

Pişirme başlangıçta açık ateşte açıkta yapılmaktaydı. Açık ateşin fırınlara aktarılması ile büyük aşama kaydedildi. İlk fırınlar odunla ısınmaktaydılar.

Tarihin erken dönemlerinde seramik yapımında kullanılan bu ilkel yöntemler (hazırlama,kurutma,pişirme) doğallıkları nedeni ile günümüze kadar gelmişlerdir.

'SERAMİK' SÖZCÜĞÜ











Seramik türü ürünlere ismini veren tanımlama Yunanca'dan gelmektedir. Şarap
içilmesi gelenekleşmiş törenlerde ve şölenlerde, şarap ve büyük olasılıkla diğer başka
içkiler, bardak yerine geçmekte olan şekillendirilmiş boynuz kaplardan içilmekteydi.

Yunanca'da boynuz sözcüğünün 'karşılığı olan kelime “keramos” olduğundan,
keramoslar yerlerini seramik kaplara bıraktıktan sonra da, seramik kaplar bu adla
anılmaya başlandı.





Böylece seramik üreten çömlekçilere “kerameus”, bu çömlekçilerin eski Atina'da
toplu olarak oturdukları bölgeye de “Keramikos" adı verildi. Çeşitli batı
dillerine az çok değiştirilerek aktarılan bu sözcük, Fransızca'da “Céramique”
İngilizce'de “Ceramic”, Rusça'da "Keramika" olarak yer almaktadır.



 İlk seramik ürünler çömlek olarak adlandırdığımız kap-kaçak türündeydi. Bu
çömlekler büyüklü küçüklü olup, içlerinde yakılan ölülerin küllerinin saklandığı
“urne” olarak adlandırılan küplerden su kaplarına, kulplu çömleklere kadar çeşitli
türleri vardı.

 

Mezopotamya ve İran'da, özellikle Mısır'da, Nil nehri balçığından yapılma
tuğlalar, Babil'de üzerine yazı yazılan kil tabletler, seramik ürünlerin ilginç
örneklerini oluşturmaktadırlar.



 Bugün Berlin'de Bergama Müzesinde  sergilenen, Babil kralı 2. Nebukadnezar devrinde (MÖ 575) tören caddesi olarak kullanılan yolun ünlü İştar kapısı, kobalt mavisi tuğlaları ve kahverengi röliyefli hayvan figürü oluşturan tuğlaları ile eşsiz bir örnek görünümündedir.

Yunan ve Roma türü seramiklerde en çok rastlanan form vazo formları olup, “terra
sigilata” tekniğinin tek temsilcisidirler.

İslam sanatının güzel örnekleri olan sırlı seramikler, İran ve Türkistan'dan
Selçuklu'lar ile Anadolu'ya girmiştir.

 Osmanlılarda devam eden çini sanatı, 16. yüzyılda İznik'teki çok sayıda kurulmuş
olan atölyeleri ile, Bursa ve İstanbul'un en ünlü Osmanlı yapılarını süsledi. Günümüzde   seramikçilik ve  çinicilik sanatı, bir tek atölye bile kalmamış olan İznik'ten (Turistik olanlar hariç)  Kütahya'ya geçmiş durumda.

İznik ile Kütahya seramikçiliğinin arasındaki devirlerde (l8.yy ortaları), batı
Anadolu'da ortaya çıkan önemli bir seramikçilik merkezi de Çanakkale'de oluştu.



 İslam ülkelerinde gelişen seramikçilik, Arapların İspanya üzerinden Avrupa'ya
çıkmaları ile daha 9.yy da başta İspanya ve İtalya olmak üzere diğer Avrupa
ülkelerine yayıldı.

Ortaçağda İtalya'nın Faenza kentinde üretilen seramiklere, günümüzde de kullanılan Fayans adı verildi. Fayansın geleneksel yapısını kırığı renkli seramikler oluşturmaktaydı. Giderek kırığı beyaz, akçini benzeri ürünlere de bu ad verildi.

Bir Akdeniz adası olan Majorka adasında üretilen seramikler ise “mayolika” adı ile anıldılar.



Mayolikanın  genel tanımlaması kırığı beyaz olmayan, beyaz örtücü sırla sırlanmış ve renkli sırüstü tekniği ile dekorlanmış seramik ürünler şeklindeydi.

Almanya”da, Johann Friedrich Böttger'in 1709 yılında porseleni yapmasına dek,
gözenekli (akçini) ve gözeneksiz (pekişmiş çini) çamurlar endüstriyel üretimlerde
kullanıldılar. 1710 yılında Meissen'de ilk porselen manifakturu kuruldu. Bunu çeşitli
Avrupa şehir ve ülkelerinde kurulan porselen fabrikaları izledi.



 Porselen sözcüğü de  keramos gibi ayrı bir malzemeden gelmektedir. Porselen,
Lâtince'de bir tür kabuklu deniz hayvanının (istiridye) kabuğunun “porsella” olan adıdır.

Porselenin, ana vatanı olarak bilinen Çin'de,  MÖ 185 yılında bulunduğu sanılmaktadır. Son bulgular ile, porselen olarak adlandırılabilecek ürünlerin Çin'de MÖ 1122-770 yılları arasında üretildiği saptanmıştır. En kaliteli ürünler 15.-l7.yy arasında yapılmış, sonra gerileme devri başlamıştır.



 Türkiye'de ilk porselen yapımı girişimleri, Osmanlı devrinde l8.yy sonlarında,
İstanbul'da Haliç yöresinde, özellikle Galata ve Balat'taki küçük atölyelerde başladı.Kurulan ilk porselen fabrikası da, Fransız'ların öneri ve yardımlarıyla kurulan Yıldız Porselen ve Çini fabrikasıdır.

Türkiye'de Cumhuriyet devrinde, gerçek bir seramik endüstrisinin kuruluşu 1960
yılı ve birkaç yıl öncelerine rastlar. Eczacıbaşının girişimi ile ilk kez sağlık gereçleri
endüstrisi ve Bodur'un girişimi ile de duvar ve yer karoları endüstrilerinin
başlangıçları yapıldı.

 




Kaynak: Seramik Teknolojisi - Prof.Dr.Ateş ARCASOY