Çömlek etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Çömlek etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5 Haziran 2023 Pazartesi

'' Olimpos Seramik '' Logo



Derin düşünce sahibi olduğu ve ileri görüşlülüğü her fırsatta ortaya konan Mustafa Kemal ATATÜRK’ün; MU kıtası ile UYGUR’lar dolayısıyla TÜRK’ler arasındaki bağların ortaya çıkarılması için başlattığı araştırmalar ve çalışmalarla, geçmişte yaşamış yüksek seviyede uygarlık ve medeniyet yaratmış bu insanların bilgi, deneyim ve tecrübelerini gün yüzüne çıkartıp onlardan faydalanarak hem kendi ulusunun hem de insanlığın gelişimine katkı sağlamayı amaçlamış ve buna bağlı olarak bilimsel dayanaklarla Türk Tarih Tezi'ni oluşturmuştur. Bu tezin ana iskeleti olarak MU kıtası ve uygarlığı hakkında araştırma yapması için özel olarak TAHSİN MAYATEPEK’i görevlendirmiştir.


TAHSİN MAYATEPEK raporlarının tamamına yakın bir bölümünü Mu kıtası ve uygarlığı konularında uzman olan JAMES CHURCHWARD adındaki İngiliz okült yazarın araştırmalarına dayandırmış ve yazarın yaptığı araştırmalardan elde ettiği bilgileri bir araya getirerek yazdığı kitapları ( KAYIP KITA MU, KAYIP KITA MU’NUN ÇOCUKLARI, KAYIP KITAMU’NUN KOZMİK GÜÇLERİ-1 , KAYIP KITA MU’NUN KOZMİK GÜÇLERİ-2 ) ulu öndere tavsiye eder. ATATÜRK büyük bir merakla bu kitapları tercüme ettirip üzerlerinde çalışır ve notlar alır.

Mu uygarlığının kolonileştirdiği ve daha sonra bağımsızlaşarak birer imparatorluğa dönüşen en önemli iki devleti, ATLANTİS ve UYGUR İmparatorluklarıdır. Ayrıca bugün Antik Mısır, Çin,
Hint ve Maya uygarlıkları diye bilinen uygarlıkların kökeninde de Mu uygarlığı yatmaktadır.

Mu‘dan göçen insanlar çeşitli yerlere yerleşmişlerdir. Mu uygarlığının kolonileştirdiği ve daha sonra bağımsızlaşarak birer imparatorluğa dönüşen en önemli iki devleti, ATLANTİS ve UYGUR İmparatorluklarıdır. Ayrıca bugün Antik Mısır, Çin, Hint ve Maya uygarlıkları diye bilinen uygarlıkların kökeninde de Mu uygarlığı yatmaktadır. O zamanlarda insanlar sahip oldukları bazı telepatik vb güçlere, dejenerasyonun ve bozulmaların getireceği felaketi önceden öğrenip, anlayıp ve göç etmişlerdir. Örneğin UYGUR kabilesi kuzeye gidip Asya’ya yerleşmiştir ve binlerce yıl sonra kurulan UYGUR devletinin adı bu bağlamda tesadüf olabilir mi ! Bu kabilelerden biri olan KARYEN ler de uzun bir yolculuktan sonra Akdeniz ve Ege denizine ulaşmışlar buraları kendilerine yurt tutmuşlar. Bunlarda lise tarih kitaplarından okuduğumuz gördüğümüz Sümer, Hitit, İyon, Lidya, Trak ve Helen' lerin ataları oldukları sanılıyor. Heredot karyen soyundan geldiğini iddia edip ve övündüğü anlatılır.




Helen Alfabesi:



Bu yolculuğun sonunda oluşmuş olan Helen (Yunan) alfabesi Mu kıtasının batış destanını anlatan harflerden oluşmaktadır;


Al-paa-ha (alpha)* be-ta(beta)* kam-ma (gamma)* tel-ta (delta)* ep- zil-onom (epsilon)* ze-ta (zeta)* et-ha (eta)* thetheha-ha (theta)* ıo-ta
(ıota)* kap-paa (kappa)* lam-be-ta (lambta)*MU (mu) ve devam eder..


ALPHA –
Al: ağır şiddetli, PAA: kırmak, ha: su
BETA –
BE: yürümek, TA: düzlük, yer, ova, zemin
GAMMA –
KAM: maruz kalmak, almak, MA: anne, dünya, toprak
DELTA –
TEL: derin, taban, dip, alt, TA: bulunduğu yer
EPSİLON –
EP: engel olmak, ZİL: sınır oluşturma, kenar yapmak, ONOM: büyük fırtına, hortum, kasırga
ZETA –
ZE: saldırmak, çarpmak, vurmak, TA: bulunduğu yer,
ETA –
ET: birlikte, ile, HA: su
THETA –
THETHE kaplamak, genişletmek, HA: su
IOTA –
IO: canlı, yaşayan hareketeden herşey, TA: bulunduğu yer
LAMBDA –
LAM: batmak, BE: gitmek, yürümek TA: bulunduğu yer
MU – MU
Nİ –
Nİ: uç, zirve, doruk
Xİ –
Xİ: doğmak, görünmek
OMİKRON –
OM: döndürmek, İK: rüzgar, LE: yer, ON:dairesel


Pİ –
Pİ: yavaş yavaş yerleştirmek
RHO –
LA: kadar, BO: gelmek
SİGMA –
Zİ: soğuk, İK: rüzgar, MA: toprak, ana
TAU –
TA: nerede, U: dip, çukur, uçurum
PHİ –
PE: gelmek, Hİ: çamur, kil
CHİ –
CHİ: ağzı açık
PSİ –
PE: gelmek, gitmek, Zİ: buhar
KAPA –
KA: çökelti, tortu, tümsek, PAA: kırmak, engel olmak, zorla girmek
UPSİLON –
U: Dip, çukur, uçurum, PA: gölcük, Zİ: soğuk, LE: yer, ON:
dairesel
OMEGA –
O: orada, MEC: döndürmek, KA: tortu.
şimdi bunları birleştirip hikaye haline getirirsek ;
Sular şiddetle ovalara hücum edip yayılır. Tümseklerin olduğu alçak yerlerdeki toprakları kaplar. Sahiller oluşturur ve girdaplar yeryüzüne saldırır. Sular, yaşayan ve hareket eden bütün her şeye yayılır. Tümsekler dayanamaz ve MU toprakları batar. Yalnız su üstünde kalan yüksek tepeler görünürde kaldı. Soğuk hava gelene kadar yavaş yavaş hortumlar, kasırgalar eser. Önceden vadilerin olduğu yerlerde artık uçurumlar ve soğuk derinlikler vardır. Daire şeklinde yerlerde çamur tabakaları oluşur. Açılan bir ağızdan dumanlar ve lavlar fışkırır, sonra buhar ve volkanik tortu gelir...
Yunan alfabesi sonuna kadar böyle devam ediyor .



Bu Bilgiler Işığında Logomuz:

Olimpos Seramik adımızı Antalya Yazır Köyü’ne bağlı, tarihinden ve doğasından etikilendiğimiz antik kentin adından aldık. Marka adımızda ve logomuzda bilinçli ve kasıtlı olarak Türkçe karakterlerle ’Olimpos’ olarak kullanmayı uygun gördük.
Bunun sebeplerinden birincisi, Yazır Köyüne bağlı antik kent ve aynı zamanda tatil yöresi olan belde Türkiye Cumhuriyeti topraklarıdır ve doğal olarak bize aittir. Bu nedenle bizim dilimize göre yazılmalıdır.
İkincisi, Olimpos (Olympos) adının kaynağı ve anlamı tam anlamıyla bilinmese de eski Anadolu dillerinden geldiği ve çoğunlukla “yüksek dağ” anlamını taşıdığı anlaşılmaktadır. Gökyüzündeki bulutlara kadar doruğu uzanan ve tanrıların yerleşim edindiği inancı Sümerlerden, eski anadolu uygarlıklarından İyonya’ya ve dolayısıyla Helen topluluklarına geçmiştir.


Bu durumda Olimpos adı kimilerinin sandığı gibi Hristiyanlığın ya da her hangi bir dinin mensuplarının tekelinde olan bir kavram değildir. Anlam olarak Ulu - yüksek - kutsal dağ anlamlarına geldiği, dolayısı ile tüm dünya da ki kutsal dağlar bu uygarlık ve dillerinde Olimpos (Olympos) olarak adlandırılmıştır. Diğer bir değişle orta doğu coğrafyasında Sina dağı, Anadolu'da Olimpos dağı, Asya da Kailaş dağı bu anlamda aynıdır yani kutsal ve ulu dağdır. İsimler sadece coğrafik dil ve isim farklılıklarıdır.


Logomuzun renkleri dünya sanat tarihine Atina ( Attike) Çömlekleri olarak geçmiş olan siyah ve kırmızı figürlü antik yunan vazoları olarak bilinen, ancak gerçekte Etrüsk + İyonya kültür ve miraslarından kalan çömleklerin ana renkleridir. Burada oluşmuş olan bir handikap, bu renklerin bitmiş çömleklerin üzerine fırça ile boyayarak bir ressamlık yapıldığı sanılmasıdır. Oysa gerçek bundan daha fazlasıdır. Renkler eski ustaların yüz yıllar süren birikim ve ustalıklarının sonucu oluşmuş olan karmaşık bir pişirim tekniğinin sonucudur. Yani eseri oluştururken eserin ana bünyesindeki kil ile esere pişirim öncesi sürülen daha ince katmanlı bir sıvı kilin üzerine yapılan çizimlerin, pişirim teknikleri uygulanarak renk alması sağlanıyordu. O dönemler de bugün bildiğimiz seramik sır ve renkleri çok bilinen bir teknik değildi. Dolayısıyla figürler ve renkler çamurun içindeki demir oksit oranına göre kırmızı ve siyah renklerine bürünüyordu. O tarihe kadar bulunmuş olan en ileri seramik teknolojisi bu olduğu için büyük ustaların eserleri bu teknikte üretilip sarayları ve elitlerin hanelerini süslüyordu. Bu sayede çok nitelikli desen ve formlardan oluşan eserler çok iyi korunmuş olarak günümüze kadar ulaşabilmiş ve bu renkler bir çömlek ekolü olarak kalmış. Bir seramikçi olarak logoda kullanılabilecek en iyi ve anlamlı renklerin bu olabileceğini düşündük.


Logoda kullanılan font tarz olarak yine yukarıda saydığımız eski kültürlerin süreçlerinden geçmiş ve temelinde Türk tamgalarının olduğu tematik antik dönem kazıma fontudur. Logo üzerindeki ikon ise yukarıda saydığımız Helen harflerinin için de ki 'PHİ' yani çamur-kil-balçık anlamlarına gelmektedir. Aynı zamanda bu sembol altın oran için de kullanılır ve güzelliğin estetiğin sembolüdür. Antik dönem rakamlarının yazıldığı Roma rakamları olarak bilinen rakam da atölyemizi kurduğumuz 2018 yılına işaret eder ve tarzımızı belirtir.
Biz üzerinde yaşadığımız coğrafyanın tarihinden ilham aldık.


Antik çağda toplam 19 dağ Olimpos ismini almıştır (eski Yunanca’da (Helen ve İyonya) bağlı kaynaklarda Olympos, Latince’de ve bağlı kaynaklarda Olympus).
Bunlardan bazıları,
  • Antalya’ da Tahtalı Dağı: Olimpos Köyü, Antalya’da antik kent kalıntıları bulunan bir vadi ve aynı zamanda tatil yöresinin yakınlarında bulunan ve zamanın da adını aldığı bugünkü Tahtalı dağı.

  • Bugünkü Yunanistan’ın en yüksek zirvesini oluşturan Tesalya bölgesinde eski Yunan Mitolojisi’nde tanrıların oturduğu kabul edilen ve 2919 m. yükseklikteki dağ,

  • Mysia Olimpos Dağı (Uludağ), Bursa’da, antik çağda Mysia Olimposu olarak da anılmış olan ve Marmara Bölgesi’nin en yüksek zirvesini oluşturan dağ,

  • Paphlagonia Olimpos Dağı: Bartın merkezi doğusunda, il merkezi ile Arıt beldesi arasındaki Arıt Dağı , Antik çağda ve 19. yüzyıl Batılı gezginleri tarafından Paphlagonia Olimpos’u olarak anılan dağ.

  • Olimpos Tepesi (Kıbrıs), Kıbrıs adasının 1952 m. ile en yüksek zirvesini oluşturan dağ,

Bu tarihi isimden esinlenerek, ABD’de iki dağa ve Mars’ta bir dağa aynı isim verilmiştir.

19 Haziran 2014 Perşembe

SERAMİK SANATÇISI NE YAPAR?


SERAMİK SANATÇISI - Mesleği ve Özellikleri







 

Seramik Sanatçısı; 

Sanat adına seramik malzemelerle üretim yapabilen ve ürettiği eserleri sergileyip, sanatseverlerin beğenisine sunan kişidir. 









 

GÖREVLERİ:




  •  Ortaya koyacağı (üreteceği) ürünün tasarımını ve desenlemesini (çizimini) yapar,

  •  Ürünleri biçimlendireceği model ve kalıpları hazırlar,

  •  Seramik çamurunu hazırlar, sıvı ve plastikliğine göre akışkanlığını ve yoğunluğunu ayarlar,

  •  Mekan ve fiziki şartlar yeterli değilse seramik çamurunu hazır alır,

  •  Eğer kalıplı çalışıyorsa, sıvı çamurun kalıba döküm ve kalıptan alma işlerini yapar,

  •  Plastik çamurla çalışıyorsa, tasarıma bağlı olarak şekillendirme işlemi yapar, gerekli görürse tasarımı yeniden yapar,

  •  Seramik çamurunun pişme, küçülme ve kuruma–küçülme deneyini yapar,

  •  Kullanacağı sırların (şeffaf-transparent, örtücü-opak, artistik vb.) deneylerini yapar, (düz plaka ve eğik yüzey üzerinde görünüm, akışkanlık, ısı reaksiyon vb.)

  •  Şekillendirilmesi yapılmış form üzerinde gerekli gördüğü; kazıma, kesme, perdahlama işlemlerini yapar, desen uygulamasını gerçekleştirir.

  •  Ürünün sırlı pişirimini yapar,

  • Gerek görürse dekorlama işlemini ve dekor pişirimini yapar,

  •  Ürettiği ürünleri sergiler sergi satışı gerçekleştirir.








 

KULLANILAN ALET VE MALZEMELER:




  • Seramik çamuru (Döküm çamurları ve plastik çamurlar),

  • Model kalemleri, (Ahşap-Metal-Plastik)

  • Kalıp yapımı için alçı, gomalak, arap sabunu

  • Sünger, çeşitli boy testereler, zımparalar, değişik ebatlarda kazıyıcı aletler,

  • Kalıp tahtaları ve alçı plakalar, seramik boyaları, (Sır altı, sır üstü)

  • Oksitler, seramik fırçaları, elek baskı, sır, fırınlar,

  • Karıştırıcı (Mikser), Alçı tornası, Çamur tornası,

  • Kurutma kabini,

  • Sırlama kabini, deneme fırını (Renklendiricileri görmek için),

  • Sır değirmeni, elekler,

  • Kompresör, serigrafi baskı düzeni,

  • Deneme ve mamül fırını,

  • Dip alma ve kazıma kalemleri-aletleri,

  • Çekme teli ve misina,

  • Yumuşak sistre, Kalın sistre, Çeki tahtaları,

  • Alçı masa, Mermer masa, Vakum pres, Filter pres (Çamuru filtre ederek plastik hale getirmek için)







Elektrikli Seramik Fırını












Odunlu Pişirim








 



MESLEĞİN GEREKTİRDİĞİ ÖZELLİKLER:

 

Seramik sanatçısı olmak isteyenlerin;




  • Üst düzeyde sanatsal yeteneği olan,

  • El ve gözünü eş güdümle kullanan,

  • Şekil ve uzay ilişkilerini görebilen,

  • Renk algısı yüksek,

  • Estetik görüş sahibi,

  • Bir nesneyi tasarlama ve çizim yeteneğine sahip,

  • Ayrıntılara dikkat eden,

  • El ve parmak becerisi yüksek,

  • Yeteneğini sürekli geliştiren, yaratıcı, sabırlı, eleştiriye açık, hoşgörülü


kimseler olması gerekir.

 





ÇALIŞMA ORTAMI VE KOŞULLARI:

 



Seramik sanatçısı, seramik ürünlerinin yapıldığı, mümkünse; geniş, ferah ve ışıklı atölyelerde çalışır. Çalışma ortamı nemli, alçı ve çamur malzemeleri ile kirlenmiş, sıcak ve kokulu olabilir. Bireysel ve ortaklaşa çalışmalar yapabilir. Tasarımını yaptığı işleri farklı mekan ve atölyelerde hazır malzemelerle şekillendirip, astarlayıp, boyayıp, desenleyip sırlayabilir. Pişirme işlerini başka atölyelerde gerçekleştirebilir. Meslektaşları, sanatseverler, müşteriler, müze ve galeri yetkilileri ve ilgili kişilerle iletişim içindedirler.







ÇALIŞMA ALANLARI VE İŞ BULMA OLANAKLARI:

 



  • Seramik bölümünde öğrenim görmüş kişiler, serbest sanatçı olarak çalışabilirler.

  • Kültür Bakanlığının ilgili birimlerinde veya kamu ve özel sektör kuruluşlarında Sanat Danışmanı olarak çalışabilirler.

  • Güzel Sanatlar Fakültesinin ilgili bölümlerinde Öğretim Görevlisi olarak çalışabilirler.

  • Seramik Sanayii ile ilgili fabrika ve atölyelerde çalışabilirler.








SERAMİK BÖLÜMÜ OLAN ÜNİVERSİTELER:

 



Mesleğin eğitimi aşağıdaki üniversitelere bağlı Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Bölümünde verilmektedir.




  • Afyon Kocatepe Üniversitesi

  • Akdeniz Üniversitesi (Antalya)

  • Anadolu Üniversitesi (Eskişehir)

  • Bilkent Üniversitesi (Ankara)

  • Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi

  • Çukurova Üniversitesi (Adana)

  • Dokuz Eylül Üniversitesi (İzmir)

  • Dumlupınar Üniversitesi (Kütahya)

  • Erciyes Üniversitesi (Kayseri)

  • Kocaeli Üniversitesi

  • Sakarya Üniversitesi

  • Selçuk Üniversitesi (Konya)

  • Süleyman Demirel Üniversitesi (Isparta)

  • Marmara Üniversitesi (İstanbul)

  • Mersin Üniversitesi

  • Mimar Sinan Üniversitesi ( İstanbul )

  • İstanbul Üniversitesi



Her yeni eğitim-öğretim yılında  bu listeye yeni üniversiteler katılabilir.












MESLEK EĞİTİMİNE GİRİŞ KOŞULLARI:

 




  • Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) tarafından yapılan lise son sınıf öğrencilerinin ve mezunlarının katıldığı öğrenci seçme sınavı (ÖSS) den gerekli baraj puanı alması ve üniversitelerin ilgili bölümlerince yapılacak olan özel yetenek sınavında başarılı olması gerekir.





  • Meslek Yüksek Okullarının Endüstriyel Seramik, Cam, Cam – Seramik, Seramik, Teknik Seramik önlisans bölümlerinden mezun olanlar ÖSYM tarafından yapılan Dikey Geçiş Sınavını kazandıkları takdirde Seramik Lisans Programına dikey geçiş yapabilirler.








EĞİTİMİN SÜRESİ VE İÇERİĞİ:



Seramik Bölümünde 8 yarıyıllık dönemlerden oluşan 4 yıl süreli eğitim verilmektedir:





1.Dönem:



Genel Sanat Tarihi-I, Sanat Kavramlarına Giriş-I, Temel Sanat Eğitimi-I, Desen-I, Temel Kimya-I, Seramiğe Giriş-I, Teknik Resim ve Perspektif-I, Türk Dili-I, Yabancı Dil-I, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi-I





2. Dönem:



Genel Sanat Tarihi-II, Sanat Kavramlarına Giriş-II, Temel Sanat Eğitimi-II, Desen-II, Temel Kimya-II, Seramiğe Giriş-II, Teknik Resim ve Perspektif-II, Türk Dili-II, Yabancı Dil-II, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi-II





3. Dönem:



Genel Sanat Tarihi-III, Estetik-I, Seramik Teknolojisi ve Uygulamaları-I, Alçı Atölyesi-I, Desen-III, Seramik Tasarım Atölyesi-I, Uygarlık Tarihi-I, Yabancı Dilde Okuma ve Konuşma





4. Dönem:



Genel Sanat Tarihi-IV, Estetik-II, Seramik Teknolojisi ve Uygulamaları-II, Alçı Atölyesi-II, Desen-IV, Seramik Tasarım Atölyesi-II, Uygarlık Tarihi-II, Mesleki Yabancı Dil-I





5. Dönem:



Çağdaş Sanat ve Yorumu-I, Seramik Teknolojisi ve Uygulamaları-III, Yapı ve Endüstri Seramiği-I, Yapı ve Sanat Seramiği-I, Dekor ve Montaj Tekniği-I, Sanat Toplum Bilimi-I, Bilgisayar-I, Mesleki Yabancı Dil-II





6. Dönem:



Çağdaş Sanat ve Yorumu-II, Seramik Teknolojisi ve Uygulamaları-IV, Yapı ve Endüstri Seramiği-II, Yapı ve Sanat Seramiği-II, Dekor ve Montaj Tekniği-II, Sanat Toplum Bilimi-II, Bilgisayar-II, İş Hayatı için Yabancı Dil





7. Dönem:



Günümüz Dünya Sanatı-I, Ergonometri, Ser. Restorasyon ve Konservasy. Seçmeli Ders-Proje I, Sanat Felsefesi-I, Bilgisayar-III





8. Dönem:



Günümüz Dünya Sanatı-II, Seramik Tarihi, Seminer, Seçmeli Ders-Proje II, Sanat Felsefesi-II, Bilgisayar-IV



 



MESLEKTE  İLERLEME:



Dört yıllık lisans eğitiminden sonra kendi alanlarında master ve doktora eğitimi alarak kariyerlerini yükseltebilirler, yüksek öğretim kurumlarında öğretim üyesi olabilirler.



 



BURS, KREDİ VE ÜCRET DURUMU





Eğitim Süresince:





  • Yüksek Öğretim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğünün sağladığı yüksek öğrenim ve harç kredisinden yararlanabilirler.

  • Çeşitli kurum ve kuruluşlarının sağlamış olduğu burs imkanlarından yararlanabilirler.








Eğitim Sonrası:

 




  • Seramik sanatçılarının kazanç durumları çalıştıkları işyerlerinin büyüklüğü ve meslek mensuplarının tanınmışlığı, tecrübesi, eserlerine olan ilginin olup olmamasına göre değişiklik arz eder.

  • Yapılan araştırmalarda meslek mensuplarının kazanç durumları asgari ücret ile asgari ücretin 3 katı oranında değişiklik gösterdiği gözlemlenmiştir.

  • Meslek mensupları özgün çalışmalar yapması ve ürettiği ürünün sanat severler tarafından tutulması halinde çok yüksek oranlarda kazanç elde edebilirler.


 





AYRINTILI BİLGİ İÇİN BAŞVURULABİLECEK YERLER:

 



İlgili eğitim kurumları,



Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğü Ankara Meslek Danışma Merkezi,



Bünyesinde Meslek Danışma Merkezi bulunan Türkiye İş Kurumu İl ve Şube Müdürlükleri.


SERAMİĞİN TARİHÇESİ

 



 



Seramiğin Tarihçesi

Seramik ateşin bulunup kullanılmasından sonraki tarihlerde yapılmaya başlanmıştır.

İlk seramiğin M.Ö. onuncu ve dokuzuncu binlerde üretildiği saptanmıştır. En eski ve önemli bulgulara Türkistanın Aşkava bölgesinde (M.Ö.8000), Filistin’in Jericho bölgesinde (M.Ö.7000), Anadolu’nun çeşitli höyüklerinde (örneğin Hacılar,M.Ö.6000) ve mezopotamya olarak adlandırılan Dicle-Fırat nehirlerinin arasında kalan bölgede rastlanmıştır.

Seramiğin ilk hammaddesi balçık adı ile tanınan çok ince taneli koyuca kıvamlı çamur birikintileri, ilk seramik kaplarsa balçık ile sıvanmış sepetlerdi.

Bu balçık sıvalı sepetlerin ateş ile buluşup sertlik kazanmaları sonucu oluşan seramik kaplar, kullanışlı kap kacakları oluşturdular. Balçığa karıştırılan daha az özlü toprak ve nehir kumları ile çamurun özsüzleştirilmesi ve böylelikle ateşten daha başarılı sonuç alındı.

İlk çamur hazırlama teknikleri yoğurma, çiğneme ve dövmeydi.

Kurutma açık havada doğal olarak yapılmaktaydı.

İlk çamur şekillendirme yöntemi de el ile serbet şekillendirmeydi. Sonra devreye el ile çevrilen torna daha sonrada ayak ile çevrilen tornaya bıraktı. Diğer bir şekillendirme yöntemi de kutu formundaki tuğla kalıplarıydı.

Pişirme başlangıçta açık ateşte açıkta yapılmaktaydı. Açık ateşin fırınlara aktarılması ile büyük aşama kaydedildi. İlk fırınlar odunla ısınmaktaydılar.

Tarihin erken dönemlerinde seramik yapımında kullanılan bu ilkel yöntemler (hazırlama,kurutma,pişirme) doğallıkları nedeni ile günümüze kadar gelmişlerdir.

'SERAMİK' SÖZCÜĞÜ











Seramik türü ürünlere ismini veren tanımlama Yunanca'dan gelmektedir. Şarap
içilmesi gelenekleşmiş törenlerde ve şölenlerde, şarap ve büyük olasılıkla diğer başka
içkiler, bardak yerine geçmekte olan şekillendirilmiş boynuz kaplardan içilmekteydi.

Yunanca'da boynuz sözcüğünün 'karşılığı olan kelime “keramos” olduğundan,
keramoslar yerlerini seramik kaplara bıraktıktan sonra da, seramik kaplar bu adla
anılmaya başlandı.





Böylece seramik üreten çömlekçilere “kerameus”, bu çömlekçilerin eski Atina'da
toplu olarak oturdukları bölgeye de “Keramikos" adı verildi. Çeşitli batı
dillerine az çok değiştirilerek aktarılan bu sözcük, Fransızca'da “Céramique”
İngilizce'de “Ceramic”, Rusça'da "Keramika" olarak yer almaktadır.



 İlk seramik ürünler çömlek olarak adlandırdığımız kap-kaçak türündeydi. Bu
çömlekler büyüklü küçüklü olup, içlerinde yakılan ölülerin küllerinin saklandığı
“urne” olarak adlandırılan küplerden su kaplarına, kulplu çömleklere kadar çeşitli
türleri vardı.

 

Mezopotamya ve İran'da, özellikle Mısır'da, Nil nehri balçığından yapılma
tuğlalar, Babil'de üzerine yazı yazılan kil tabletler, seramik ürünlerin ilginç
örneklerini oluşturmaktadırlar.



 Bugün Berlin'de Bergama Müzesinde  sergilenen, Babil kralı 2. Nebukadnezar devrinde (MÖ 575) tören caddesi olarak kullanılan yolun ünlü İştar kapısı, kobalt mavisi tuğlaları ve kahverengi röliyefli hayvan figürü oluşturan tuğlaları ile eşsiz bir örnek görünümündedir.

Yunan ve Roma türü seramiklerde en çok rastlanan form vazo formları olup, “terra
sigilata” tekniğinin tek temsilcisidirler.

İslam sanatının güzel örnekleri olan sırlı seramikler, İran ve Türkistan'dan
Selçuklu'lar ile Anadolu'ya girmiştir.

 Osmanlılarda devam eden çini sanatı, 16. yüzyılda İznik'teki çok sayıda kurulmuş
olan atölyeleri ile, Bursa ve İstanbul'un en ünlü Osmanlı yapılarını süsledi. Günümüzde   seramikçilik ve  çinicilik sanatı, bir tek atölye bile kalmamış olan İznik'ten (Turistik olanlar hariç)  Kütahya'ya geçmiş durumda.

İznik ile Kütahya seramikçiliğinin arasındaki devirlerde (l8.yy ortaları), batı
Anadolu'da ortaya çıkan önemli bir seramikçilik merkezi de Çanakkale'de oluştu.



 İslam ülkelerinde gelişen seramikçilik, Arapların İspanya üzerinden Avrupa'ya
çıkmaları ile daha 9.yy da başta İspanya ve İtalya olmak üzere diğer Avrupa
ülkelerine yayıldı.

Ortaçağda İtalya'nın Faenza kentinde üretilen seramiklere, günümüzde de kullanılan Fayans adı verildi. Fayansın geleneksel yapısını kırığı renkli seramikler oluşturmaktaydı. Giderek kırığı beyaz, akçini benzeri ürünlere de bu ad verildi.

Bir Akdeniz adası olan Majorka adasında üretilen seramikler ise “mayolika” adı ile anıldılar.



Mayolikanın  genel tanımlaması kırığı beyaz olmayan, beyaz örtücü sırla sırlanmış ve renkli sırüstü tekniği ile dekorlanmış seramik ürünler şeklindeydi.

Almanya”da, Johann Friedrich Böttger'in 1709 yılında porseleni yapmasına dek,
gözenekli (akçini) ve gözeneksiz (pekişmiş çini) çamurlar endüstriyel üretimlerde
kullanıldılar. 1710 yılında Meissen'de ilk porselen manifakturu kuruldu. Bunu çeşitli
Avrupa şehir ve ülkelerinde kurulan porselen fabrikaları izledi.



 Porselen sözcüğü de  keramos gibi ayrı bir malzemeden gelmektedir. Porselen,
Lâtince'de bir tür kabuklu deniz hayvanının (istiridye) kabuğunun “porsella” olan adıdır.

Porselenin, ana vatanı olarak bilinen Çin'de,  MÖ 185 yılında bulunduğu sanılmaktadır. Son bulgular ile, porselen olarak adlandırılabilecek ürünlerin Çin'de MÖ 1122-770 yılları arasında üretildiği saptanmıştır. En kaliteli ürünler 15.-l7.yy arasında yapılmış, sonra gerileme devri başlamıştır.



 Türkiye'de ilk porselen yapımı girişimleri, Osmanlı devrinde l8.yy sonlarında,
İstanbul'da Haliç yöresinde, özellikle Galata ve Balat'taki küçük atölyelerde başladı.Kurulan ilk porselen fabrikası da, Fransız'ların öneri ve yardımlarıyla kurulan Yıldız Porselen ve Çini fabrikasıdır.

Türkiye'de Cumhuriyet devrinde, gerçek bir seramik endüstrisinin kuruluşu 1960
yılı ve birkaç yıl öncelerine rastlar. Eczacıbaşının girişimi ile ilk kez sağlık gereçleri
endüstrisi ve Bodur'un girişimi ile de duvar ve yer karoları endüstrilerinin
başlangıçları yapıldı.

 




Kaynak: Seramik Teknolojisi - Prof.Dr.Ateş ARCASOY