KENDİME NOTLAR etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
KENDİME NOTLAR etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

19 Ağustos 2025 Salı

Batmayan Güneşin Ülkesi

 

Batmayan bir güneş, aslında hiç doğmayan bir gelecektir....

Rammstein şarkı analizi üzerinden Türkiye'nin ideolojik çürümesine bir bakış.


Rammstein’in “Sonne” şarkısı (2001, Mutter albümü) yüzeyde güneşten bahsediyor gibi görünse de, şarkının sözleri çok katmanlı ve farklı yorumlara açık. Grup, bu parçanın kesin bir “tek anlamı” olmadığını söylese de, yıllar içinde hem müzik videosu hem de sözlerin tonuyla ilgili birkaç ana yorum öne çıkıyor.

6 Ağustos 2025 Çarşamba

Eski Türkçe’de “Şaman” Sözcüğü Var mıydı?

 


"Şaman" sözcüğünün kökeni üzerine yapılan araştırmalar, bu terimin Eski Türkçe'de doğrudan kullanılıp kullanılmadığına dair net bir kanıt ortaya koymamaktadır. Genel kanı, “şaman” kelimesinin köken itibarıyla Tunguzca (özellikle Evenkçe) kökenli olduğudur. Bu dile göre “šaman” ya da “šamán” biçiminde kullanılan kelime, “bilen, ruhlarla iletişim kuran kişi” anlamını taşır (Eliade, 1964).

Bu sözcük, 17. yüzyıldan itibaren Rus kaşif ve misyonerler aracılığıyla Batı literatürüne girmiştir. Daha sonra ise akademik antropoloji ve etnografya terminolojisine dahil edilmiş, zamanla bir "çatı terim" halini almıştır. Bugün, “Şamanizm” ifadesi, Sibirya, Orta Asya, Amerika ve bazı Güneydoğu Asya toplumlarındaki benzer ruhani pratikleri tanımlamak için kullanılmaktadır.

Ancak bu modern kullanım, geçmişteki yerel halkların kendi inanç sistemlerini adlandırma biçimleriyle örtüşmez. Hiçbir eski kültür, inanç sistemine doğrudan “Şamanizm” adını vermezdi. Bu adlandırma, dışarıdan gözlemleyen araştırmacıların oluşturduğu bir sınıflandırmadır.

Eski Türk kültürlerinde ise şaman işlevine sahip kişilere farklı adlar verilmiştir. En yaygın bilinenlerden biri “kam” (ya da “qam”) kelimesidir. Bu kişi, ruhlar âlemiyle bağlantı kuran, hastalıkları iyileştiren, kehanette bulunan ve topluluğun ruhsal rehberliğini yapan figürdür. Orhun Yazıtları'nda bu kelime doğrudan geçmese de, sonraki dönem yazılı kaynaklarında ve sözlü gelenekte yerini koruduğu bilinmektedir (Clauson, 1972; Kafesoğlu, 1986).

Dolayısıyla “şaman” kelimesi, Eski Türkçe’ye ait değildir; fakat şamanlık kurumu, Türk halkları da dâhil olmak üzere Avrasya’nın birçok yerli halkında farklı adlarla var olmuştur. Bugün “Şamanizm” dediğimiz şey, esasen çok çeşitli ve yerel adlarla tanımlanmış, birbirinden farklı ama benzer işlevler gören inanç sistemlerinin modern, akademik bir sınıflandırmasıdır.


Kaynakça:

  • Eliade, Mircea. Shamanism: Archaic Techniques of Ecstasy. Princeton University Press, 1964.

  • Clauson, Gerard. An Etymological Dictionary of Pre-Thirteenth-Century Turkish. Oxford: Clarendon Press, 1972.

  • Kafesoğlu, İbrahim. Türk Milli Kültürü. Ötüken Neşriyat, 1986.

  • Hoppál, Mihály. Shamanism: An Introduction. International Society for Shamanistic Research, 2002.

29 Temmuz 2025 Salı

Ergene Kam'ın Hikayesi



Bu şamanik mitolojik anlatı orta asya'nın kadim halkları arasında kuşaktan kuşağa

aktarılan, doğa ile ruh arasındaki bağı kuran Kamların kutsal yolculuklarından çıkış

alan yeni bir hikayeyi konu alır.

24 Temmuz 2025 Perşembe

Anadolu'da Şamanizmden İslam’a Uzanan Sembolik Yolculuk

 İnançlar tarih boyunca değişmez değil, dönüşür. Eski Türk topluluklarının Şamanik dünyasıyla başlayan ruhsal yolculuk, İslamiyet’in kabulüyle kesintiye uğramamış, aksine zamanla katmanlaşarak zengin bir senteze dönüşmüştür. Anadolu bu sentezin en yoğun yaşandığı coğrafyalardan biridir. Peki, bu geçiş nasıl yaşandı? Hangi ritüel ve semboller eski inançlardan günümüze taşındı?

Bu yazı, Şamanizm ile İslam arasında Anadolu topraklarında örülen bu tarihsel geçişkenliği; ritüeller, semboller, mekânlar ve sanat eserleri üzerinden inceliyor.

Doğa, Ruh ve İçsel Özgürlük Üzerine Bir İnceleme

 Stoacılık ve Şamanizm Arasındaki Derin Bağlar 

Farklı coğrafyalarda, farklı tarihsel ve kültürel bağlamlarda gelişmiş gibi görünen Stoacılık ve Şamanizm, insanın varoluşuna, doğayla ilişkisine ve ruhsal deneyimlerine dair benzer temel anlayışlara sahiptir. Stoacılık, Antik Yunan ve Roma dünyasında, özellikle MÖ 3. yüzyılda Atina’da ortaya çıkan felsefi bir okul iken; Şamanizm, çok daha eski çağlara ve dünya genelinde özellikle Orta Asya, Sibirya ve Kuzey Amerika gibi bölgelerde görülen bir inanç ve uygulama sistemi olarak karşımıza çıkar. Her ikisi de farklı metodolojilerle yaklaşsalar da, insanın doğa yasalarına uyum sağlaması, içsel özgürlük ve ruhsal denge kavramları etrafında birleşir.

Bu makalede Stoacılık ve Şamanizm’in temel kavramları karşılaştırmalı olarak ele almaya, bu iki gelenek arasındaki felsefi, kozmolojik ve ruhsal bağları incelemeye çalıştım.

28 Temmuz 2023 Cuma

Eski Türk Runik Yazılardan Örnekler

 


Atalarımız; Asya'dan Avrupa'nın bir ucuna, oradan okyanusu geçerek Amerika'ya, Ortadoğu, Anadolu ve dahi Akdeniz havzasına kadar yayılan çok geniş bir coğrafyada, hem yaşadılar hemde medeniyet oluşturdular.
Bu tarihi macera, yalnız Türk'ün eseri olmayıp ama onun öncülüğünde, diğerlerinin katkıları ile çoğalmış, zenginleşmiş ve dünya ortak kültürünün mayası olmuştur.

Erol Karabulut - Urqun (Orhun) Yazıtları -Yeniden. s.13

5 Haziran 2023 Pazartesi

Kam Davulu Üzerindeki Semboller

 Bu yazı akademikkaynak.com Sitesinden alıntıdır.


Gök-Tanrı inancında kam, din adamı görevini görür fakat farklı kaynaklarda bu kişilerin büyücülükle uğraştığı geçmektedir. Ayin yapmak için gerekli olan nesnelerin en önemlisi davuldur. Altaylılar ve Sahalar bu davullarına “tüngür” derler. Davul Türkler tarafından tarihin en eski devirlerinden beri kullanılmaktadır. Buna ait Çin kaynaklarında da kayıtlar mevcuttur.1
Türklerde davulun kasnağının yapılacağı ağaç, genel olarak kayın ve sedir ağacındandır. Aynı şekilde davulun iç taraftaki sapı da bu ağaçlardan yapılır. Bu ağaçlar Türkler tarafından kutsal kabul edildiği için kullanılmıştır. Davulun yüzeyini teşkil eden derinin alınacağı hayvan da gelişigüzel seçilemez. Bu seçimin av kültleri ile ilişkisi olduğuna inanan araştırmacılar en çok geyik ya da dağ keçisinin derisinin kullanıldığını söylerler. Davul yapıldıktan sonra üzerine simgesel anlamı olan resimler yapılır. 2
Davul yüzeyi kozmik alemi yansıtır. Davul yatay ve dikey bir hatla bölünmüştür. Yatay ve dikey hat dört ana yöne işaret edebileceği gibi dünyayı gök ve yer olmak üzere iki parçaya daha böler . Yatay hat kiriştir ve üzerinde çelik ya da çıngırak olduğu düşünülen resimler vardır.3
Bu bilgiler ışığında en bilindik Kam Davulu modeli olan, aynı zamanda Türk Mitolojisinin ana yansıması olan çizimi inceleyelim
şaman davulu



  1. Yer ile gök arasındaki bağlantıyı kurar, Dünya’yı 2 parçaya, bu çizgiyle çakışık çizgi ile de toplamda 4 parçaya böler. Kimi arkeolojik kazılarda bulunan kam davullarında bu çizgi yerine dünya ağacı kullanıldığı görülmüştür.
  2. Yer ile gök arasına girmiş çelik ya da çıngırak.
  3. Uçmağ. İyi insanların öldükten sonra gittiği yer. Günümüz kullanımında Cennet.
  4. Yer altı alemi, Erlik Han’ın söz sahibi olduğu, kötülükler alemi.
  5. Gök 17 kattır, kam buraya ancak bir kurban ve ruh aracılığıyla çıkar. Atlar Gök-Tanrı inancında en önemli kurban hayvanıdır. Ayrıca, ruhları gök alemine atların çıkartacağına inanılır. Bu sebepten ölenlerin yanında birden çok at gömülür.
  6. Türklerde kuşlar kutsaldır. Yine gök alemi ile yer arasında bağlantı kurabilen canlılar olarak anılır. Bu kuşlar kama yardımcı ruh kuşlarıdır. Yapıldıkları boyların ongunu olan kuşlar ya da sungur kuşu olduğu varsayılır.
  7. Geyikler, Gök-Tanrı inancında kutsal canlılardandır. Yine kamın en önemli kurbanlarındandır. Bu geyikler, kamı gökler alemine çıkartabilsin diye konulur.
  8. 3 çizgi eğer ağacın altındaysa dağ demektir. Eğer gök alemine yakınsa gök kuşağı olduğu var sayılır. Burada ki üç çizgi, dağ ve üstündeki de ağaç da yaşam ağacı ya da ulu kayın ağacıdır.
  9. Buradaki kişi sayısı, 6, 7, 8, 9 olabilir. Bunlar da kama yardımcı ruhlardır. Bu figürdeki gibi 7 insan varsa bunlar Tanrı Bay-Ülgen’in kızlarıdır. Gök-Tanrı inancında bu kızların peri olduğuna da inanılmaktadır. Dolayısıyla bu kişiler kamlara göğe ulaşmakta yardımcı olacak ruhlardır.
  10. Gök alemi, Bay-Ülgen’in oturduğu yer. Burada, Ay, Güneş ve yıldızlar vardır.

Bu makalenin İngilizcesini
(The Meaning of the Symbols on the Turkish Shaman Drum) Academic Network web sitemizden okuyabilirsiniz.
[1] Sadettin Gömeç, Şamanizm ve Eski Türk Dini, Eğitim Fakültesi Dergisi, Sayı 4, s.43
[2] Yaşar Çoruhlu, Türk Mitolojisinin Ana Hatları, s.96
[3] Yaşar Çoruhlu, a.e, s.99
[4] Görsel 1 Çevrimiçi Bağlantı: http://www.dailymail.co.uk/news/article-2751139/Summoning-spirits-ancestors-Shamans-world-gather-Siberia-ceremony-timed-coincide-cosmic-cycles.html
[5] Görsel 2 Metin ÖZ, Türk Kültür Tarihinde Ekolojik İzler, s.34


Geleceğin İnsan Krallığı

Dünya insanlığının kozmik analizinden bir alıntı.
Çeviri : Ufuk Özçizme


Dünya üzerindeki insan toplumu, gelişim sürecindeki kozmik bir gerçekliktir. Bu süreç, 'hayvanlar krallığı'ndan 'insanlar krallığı'na geçişi ifade eden bir aşamadır. Dolayısıyla bu durum, 'bencillik' ve 'özgecilik'* olarak ifade edilebilecek iki krallığın baskın enerjileri arasındaki bir mücadele ve savaştır.

Bencil enerjiler kozmik doğaları gereği patlayıcı ya da parçalayıcı iken, özgeci enerjiler birleştirici ve kapsayıcıdır. Bu varoluş biçimi, insanlığın her zaman belirsiz ve parçalanmış bir durumdan tutarlı ve bütünsel bir dönüşüme doğru ilerlediği anlamına gelir. Başka bir deyişle, bu topluluk parlak bir güneş üzerinde yoğunlaşan yıldız sisine benzetilebilir. Bu aşamada, dünya insanlığı oldukça yoğunlaşmış ve parlayan kümeleri temsil edecek kadar ilerlemiştir. Biz bu parlayan kümeleri 'uluslar' ya da 'devlet güçleri' olarak tanıyoruz. Ancak yoğunlaşma süreci gelişme aşamasındadır ve devam etmektedir!

9 Ekim 2022 Pazar

İnsan Krallığı

Dünya insanlığının kozmik analizinden bir alıntı.

Çeviri : Ufuk Özçizme



Yeryüzünde ki insan topluluğu, gelişme sürecinde olan kozmik bir gerçekliliktir. Bu süreç “hayvan krallığından” “insan krallığına” geçişi ifade eden bir aşamadır. Dolayısıyla bu durum, "bencillik" ve “diğerkamlık” * olarak ifade edilebilecek iki krallığın egemen enerjileri arasında bir mücadele ve bir savaştır.


Bencil enerjiler kozmik doğalarında patlayıcı veya parçalayıcı olurken, diğerkam enerjiler birleştirici ve kapsayıcı olur. Bu var oluş biçimi insanlığın her zaman belirsiz ve bölünmüş bir durumdan, tutarlı ve bütünsel bir dönüşüme doğru ilerlemesi demektir.
Başka bir deyişle bu topluluk, kendisini parlak bir güneşe yoğunlaştıran yıldız sisine benzetilebilir. Bu aşamada dünya insanlığı, oldukça yoğunlaştırılmış ve parlayan kümeleri temsil edecek kadar ilerlemiştir. Bu parıldayan kümeleri biz "milletler" veya "Devlet güçleri" olarak görürüz. Ancak yoğunlaşma süreci gelişme aşamasındadır ve devam ediyor!

Devlet güçleri bir dizi uluslararası olaylarla o kadar çok kaynaştı ve birbirine o kadar bağımlı hale geldi ki, tek bir tanesinin bu koalisyondan kopmasının bile bir felaket olacağı duruma evrildik. Bu gerçek, dünya toplumunun anlayışlı ve zeki üyeleri için o kadar aşikar hale geldi ki, büyük savaş karşıtı hareketlerin, barış federasyonlarının ve Birleşmiş Milletler Topluluğunun ortaya çıkması gibi sonuçlar doğdu. Bu genişleme ve oluşumlaşma devam ediyor.

Güçler; kendilerini giderek daha fazla ortak bir dünya idaresi ve Dünya Hükümeti kurmaya odaklayarak, dünya dinlerinin "tek sürü ve tek çoban" vaadini yerine getirmek istiyorlar. Dünya insanlığın yaşadığı mevcut ıstırapların ve zorlukların istisnasız olarak kaynaklandığı hayvansal enerji "BENCİLLİĞİ" ile günümüz ”milliyetÇİLİK, ırkÇILIK, dinCİLİK“ anlayışları neredeyse aynı şeydir.

Ancak bu, ruh ve kültürdeki ayırt edici ulusal özelliklerin bastırılması anlamına gelmez. Burada sadece, bir bütün olarak dünya toplumunun refahına ve devam eden varlığına zarar veren, bunlarla çatışan yönleri ele alınmalıdır.
Bencillikten uzak, enternasyonalist biçimde sürekli teşvik edilmesi, ilahi yaratıcı ilke'nin yeni bir dünya dürtüsü tarafından desteklenmesi, karşılıklı manevi ve MUTLAK BİLGİYE sahip, tüm renk ve kültürleri içerisinde barındıran uluslararası bir "Dünya Otoritesinin" zaferi.

Manevi temeli ve bu temel üzerine kurulmuş adil ve mükemmel bir dünya yönetimi hiçbir şekilde ütopya olarak görülemez. Aksine, büyümesi her gün fraksiyonel ** olarak gözlerimizin önünde gerçekleşen bir olgudur. Hiçbir dünya insanının bu olguya nedensizce karşı çıkamayacağı gibi onun tarafından uyarılmasından da kaçınamaz. Bu giderek büyük bir gerçeklik haline geliyor. Dünya devletlerinin günümüze etkileri insanlığın bugün fiilen deneyimlediği eksiklik ve kusurlardan başka bir şey değildir.

Esasen insanlık normal bireylerden oluşmaktadır ve normal bireyler yalnızca normal eylemlerde bulunur. Bunlar deneyimin mantıklı olarak doğruladığı eylemler olduğundan insanlık, topluluğun korunmasıyla ilgili mantıksal olarak nasıl hareket edeceğini anlayacaktır, anlamaya da başlamıştır. Çünkü günümüzde ki varlığı mantıksız ve yanlış olan deneyimlerle doludur. Bunu anlamadığı takdirde varoluşun içerisinde anormalliğin damgasını sonsuza dek taşımak zorunda kalacaktır.

Tüm deneyimleri gösteriyor ki gerçekte insanlığın zihinsel melekelerinde bir sorun yoktur. Ayrıca zaman içinde geliştirmeye de devam ediyor. Çevresindeki her şeyden faydalanıyor ve öğreniyor. Gelişim olarak bakıldığında normal, olması gereken, yükselen bir ivmeyle gelişiyor.

Bu ivmeye göre "Dünya Otoritesi" kavramı bu zaman diliminde insanlığın yaratılış ve varoluş sürecinde ya hızlanmasında ya da yavaşlamasında yer aldığı, doğal olarak olmazsa olmaz bir gerçekliktir. Yani hızlı bir şekilde olması gereken mutlak duruma doğru ilerliyor ya da yerinde saydığı için bu mutlak bir gereklilik olarak daha çok ortaya çıkıyor.

Bu nedenle, her bir dünya insanı için o büyük soruya karşı cevap, ilahi bilgelikte ve her yerde olduğu gibi o büyük emirdir.
Soru: "Barış otoritesinin yaratılması için ve dünya da tam bir uyum ve mutluluğun hakim olması için ne yapabilirim?"
Cevap: "Birbirinizi sevin!"
Bu nedenle bencil enerjilerinin bunun olmaması için tarih boyunca geliştirdikleri ..izmler ve ..cılık,..cilik kavramları durumu bir nebze olsun aydınlatmaya yetiyor.

Yaratıcı ilke'nin enerji ve titreşimlerine bağlı olarak bu emrin yerine getirilebilmesi için insanlığın günlük eylemleri ve yaşam olayları yoluyla yayılabilecek bazı faktörler ortaya konulmalı ve geliştirilmelidir. Bu faktörler bu enerjinin mükemmel duruma gelebilmesi için oldukça gerekli görülmelidir.

1. Diğerkâmlığın her yönden bencilliğe galip gelmesi, ben­cilliğin ortadan kaldırılması. Toplumsal hakların kişisel haklara karşılık kesin öncelik kazanması.
2. Uluslararası, kültür ve gelenek çeşitliliği korunan, her bireyin karşılık bulabileceği demokratik bir Dünya Otoritesinin oluşturulması.
3. Tüm ülkelerin silahsızlanması ve ayrı ayrı ordular yerine uluslararası, tarafsız bir dünya polis gücünün kurulması.
4. Hem maddi hem de manevi alanlarda en yüksek otoritenin tem­silcisi sayılacak, uluslararası, şeffaf, yüksek seviyeli bir adalet sisteminin geliştirilmesi. Bu sisteme, anormal eylemler ile suçları ayırt edebilecek ve gelişim süreci ile varoluş yasaları üzerine bilgi sahibi olan bilim adamları katılacak, böylece herkes için aynı derecede geçerli bir adalet ve doğruluk garantisi kurulmuş olacaktır
5. Değerli mallara sahip özel kişilerin mallarına el konulup kişisel mülkiyet hakklarının kaldırılarak, otoriteye devredilmesi.
6. Paranın kaldırılması ve onun yerine kişisel çalışmaların ge­çerli değer haline gelmesi. Böylece, aynı kişinin tek alışveriş imkanı da yapılan çalışma karşılığında alınan makbuzlara bağlı ola­caktır. (Günümüzde Blockchain tabanlı Kripto Para Teknolojisi)
7. Dünya Devleti yararına olmak üzere çocuklar, sakatlar ve ihtiyarlara yardım için sermayesi çalışma makbuzlarından yapıla­cak kesintilerle karşılanan ortak bir vakfın yaratılması.
8. Makinelerin ve robotların kullanımı sayesinde maddeye dönük harcanan saatleri­n kısaltılması, ruhsal araştırma ve uygulamaları için zaman ayrılması lehine fiziksel çalışma sürelerinin azaltılması.
9. Şiddet ve kan dökmeye eğilimli politikaların devre dışı bırakılması
10. İşkence, dayak ve ölüm cezasının ortadan kalkması için, uzmanlar nezaretinde iyi düşünülmüş staj ve eğitim önlemleri.
11. Sağlıklı ve iyi aydınlatılmış barınma koşulları da dahil olmak üzere vejeteryan gıdanın, esenliğin ve fiziksel bedenin bakımının geliştirilmesi.
12. Entellektüel hürriyetin, manevi özgürlüğün ve hümanitenin, ister İnsan olsun, hayvan olsun, bitki ya da mineral olsun her tür var­lığa duyulan sevginin kesin tesisi.
Bu on iki noktanın, doğru analiz ve verilerle uygulanması sayesinde, yaşamın en büyük mesajının yerine getirilmesinin buna bağlı olduğu, insani gelişme gücünün ancak bu mesaj etrafında toplanabildiği görülecektir: Yeni, kozmik dünya dürtüsüne dayanan "Birbirinizi sevin" mesajı insanlığın günlük varoluşunda etkili bir şekilde ortaya çıkacaktır.

Sonuç olarak, yukarıda belirtilen noktalar, beyin tarafından geliştirilen bir spekülasyon veya inşa edilmiş bir hipotez değildir. Bunlar varoluş sürecinde ki önceki yaşanılan gerçekçi deneyimlerin günümüzde ortaya çıkan yansımalarıdır. Bu nedenle, hiçbir dünyevi insan bu realitelerle temasa geçmeden veya bu enerjiler tarafından kuşatılmadan var olamaz.
Dolayısıyla bu enerjilerle veya bu on iki noktayla uyumlanmak, ilahi dünya planıyla uyum içinde olmakla ve Dünya'da Barışının yaratılmasında teşvik edici bir faktör olmak aynı şeydir. Varoluş düzleminde pozitif bir başkalaşım ve her dünyevi insan için büyük doğumdur.
Bu noktalara veya enerjilere karşı düşmanlık, dünya enerjileriyle ve dünya dinlerinin kalbine karşı uyumsuzluk anlamına gelir. İnsanlığın karanlık savaş ve ıstırap alanlarından kurtuluşunun engellenmesi ve bu şekilde kalması anlamına gelir. Kendini kendi mutluluğun için zayıflatıcı bir faktör haline getirmek!

Fakat İlahi Yaratıcı İlke'nin ışık radyasyonundan gelen enerjiler uzun zaman önce dünya insanlığının evriminde baskın bir faktör haline geldiğinden, insanlığın hayvanlar aleminden insan alemine doğru geliştiğini bu gelişmenin bir gerçeklik haline geldiğini ortaya çıkardı. Bu gelişme ancak büyük emrin yerine getirilmesi temelinde gerçekleşebilir; "Birbirinizi sevin”.

Bu gerçekleşme dünya insanlığına ilişkin ilahi dünya planına göre ancak belirtilen noktalar şeklinde serbest bırakılabileceği gerçekliğinide beraberinde getir. Bu durumda bu noktaların genişlemesi, bunun sonucunda ilahi bir Dünya Otoritesinin yaratılması da mutlak bir gerçeklik olarak tezahür edecektir.
İçinde bulunduğumuz yüzyılda dünyanın her yerinde meydana gelen önemli olaylar, dünya insanlığının alacakaranlık halinin parlak, berrak bir varlığa dönüşmesi olarak tanımlanmalıdır; onlar hayvan krallığının dünya insanlığının toplum bedenindeki ölüm mücadelesidir; onlar, kozmik insan krallığının Dünya üzerinde yeniden dirilişinin başlangıcıdır. Nefret, intikam ve meşru müdafaanın kölelik, istifçilik ve açgözlülükle savaştığı bir bölgede yaşanan bir mücadeleyle özdeş kalırken, bu büyük olayların kan dökülmeden olmayacağı da oldukça doğaldır. Bu tür enerjilerin etkileşimlerini ifade eden bir savaş alanı ancak ceset üretebilir. Ama bu cesetlerden dünya yeni, şekil değiştirmiş bir görünümde ortaya çıkacak ve Dünya akıl ve sevginin bir titreşimi, sezgi ve mutluluğun bir uyumu olacaktır.
Kaynak: Martinus Thomsen, Livet Bog, Vol1, Chapter 4, An International World State in Creation
(Hayat Kitabı - Üçüncü Ahit - Cilt1 Bölüm4 - Yaratılışta Uluslararası Bir Dünya Devleti )


* Diğerkâmlık veya Altruism, bireyin herhangi bir çıkar gözetmeden, dışarıdan ödül beklemeden, hatta bazen de bir bedel ödeyerek diğer bireylerin veya toplumun iyiliği uğruna fedakârlıkta bulunmasını prensip edinen bir tutumdur. Ayrıca “başkalarının yararını da kendi yararı kadar gözetme”, “maddi veya manevi kişisel çıkar gözetmeksizin diğer insanlara yararlı olmaya çalışma” ve “bencil
lik karşıtı hareketlerde bulunma” olarak da tanımlanır.

** Fraksiyonel ( Fractional ) Bir oluşum içinde, oluşumun izlemekte olduğu ana çizgiye karşı olan, ayrı bir merkezi bulunan ve oluşumun çoğunlukla aldığı kararlara karşı savaşan dahili grup veya yapılanma.

Kapaktaki sembolün açılımı: Sembol geleceği, tamamen evrimleşmiş Dünya insanlığını sembolize eder. Her şey enternasyonalizme doğru gelişecek. Dünyanın tüm devletleri, ortak bir dünya hükümetiyle tek bir devlet olarak birleşecek. Dünyanın tüm doğal kaynakları tüm insanlığın ortak malı olacak. İnsan yaratma yeteneği sayesinde, doğal kaynaklar günlük hayatımızı sürdürecek şekilde dönüştürülecektir. Bu yaratma yeteneği, tek gerçek değer birimini temsil eder ve parasal sistemin yerini alacaktır. Her insan, doğumundan ölümüne kadar kendi yaşamının maliyeti kadar saat çalışacaktır. Kimse başkalarının pahasına yaşayamaz.
Sembolün ana detayları:
  • Ortadaki sarı güneş, tüm insanlığın ortak yönetimini simgelemektedir.
  • Siyah oklu beyaz yuvarlak bölümler, Dünya'nın çeşitli uluslarını simgelemektedir. Hepsi güneş ışınlarının içinde yer alırlar, bu da onların ortak hükümete tabi oldukları anlamına gelir.
  • Işınların sarı ve yeşil olması, devletlerin komşu sevgisi ile aynı olan entelektüelleştirilmiş duygu tarafından yönetildiğini sembolize eder.
  • Sarı güneşin ortasındaki mavi yıldız, dünya hükümetinin kozmik olarak bilinçli varlıklardan oluştuğunu sembolize ediyor.
  • Beyaz üçgen, evrenin sonsuz kaynağını ve gerçek Tanrısını sembolize eder.
  • En dıştaki turuncu ve sarı inen ışınlar sırasıyla karanlık dinleri ve insancıl dinleri simgelemektedir. Artık dünya krallığında belirli bir güçleri yok.
  • Ebedi gerçeği veya bilim olarak yaşamın gizeminin çözümünü oluşturan büyük beyaz ışın hakimdir.