5 Haziran 2023 Pazartesi

Kam Davulu Üzerindeki Semboller

 Bu yazı akademikkaynak.com Sitesinden alıntıdır.


Gök-Tanrı inancında kam, din adamı görevini görür fakat farklı kaynaklarda bu kişilerin büyücülükle uğraştığı geçmektedir. Ayin yapmak için gerekli olan nesnelerin en önemlisi davuldur. Altaylılar ve Sahalar bu davullarına “tüngür” derler. Davul Türkler tarafından tarihin en eski devirlerinden beri kullanılmaktadır. Buna ait Çin kaynaklarında da kayıtlar mevcuttur.1
Türklerde davulun kasnağının yapılacağı ağaç, genel olarak kayın ve sedir ağacındandır. Aynı şekilde davulun iç taraftaki sapı da bu ağaçlardan yapılır. Bu ağaçlar Türkler tarafından kutsal kabul edildiği için kullanılmıştır. Davulun yüzeyini teşkil eden derinin alınacağı hayvan da gelişigüzel seçilemez. Bu seçimin av kültleri ile ilişkisi olduğuna inanan araştırmacılar en çok geyik ya da dağ keçisinin derisinin kullanıldığını söylerler. Davul yapıldıktan sonra üzerine simgesel anlamı olan resimler yapılır. 2
Davul yüzeyi kozmik alemi yansıtır. Davul yatay ve dikey bir hatla bölünmüştür. Yatay ve dikey hat dört ana yöne işaret edebileceği gibi dünyayı gök ve yer olmak üzere iki parçaya daha böler . Yatay hat kiriştir ve üzerinde çelik ya da çıngırak olduğu düşünülen resimler vardır.3
Bu bilgiler ışığında en bilindik Kam Davulu modeli olan, aynı zamanda Türk Mitolojisinin ana yansıması olan çizimi inceleyelim
şaman davulu



  1. Yer ile gök arasındaki bağlantıyı kurar, Dünya’yı 2 parçaya, bu çizgiyle çakışık çizgi ile de toplamda 4 parçaya böler. Kimi arkeolojik kazılarda bulunan kam davullarında bu çizgi yerine dünya ağacı kullanıldığı görülmüştür.
  2. Yer ile gök arasına girmiş çelik ya da çıngırak.
  3. Uçmağ. İyi insanların öldükten sonra gittiği yer. Günümüz kullanımında Cennet.
  4. Yer altı alemi, Erlik Han’ın söz sahibi olduğu, kötülükler alemi.
  5. Gök 17 kattır, kam buraya ancak bir kurban ve ruh aracılığıyla çıkar. Atlar Gök-Tanrı inancında en önemli kurban hayvanıdır. Ayrıca, ruhları gök alemine atların çıkartacağına inanılır. Bu sebepten ölenlerin yanında birden çok at gömülür.
  6. Türklerde kuşlar kutsaldır. Yine gök alemi ile yer arasında bağlantı kurabilen canlılar olarak anılır. Bu kuşlar kama yardımcı ruh kuşlarıdır. Yapıldıkları boyların ongunu olan kuşlar ya da sungur kuşu olduğu varsayılır.
  7. Geyikler, Gök-Tanrı inancında kutsal canlılardandır. Yine kamın en önemli kurbanlarındandır. Bu geyikler, kamı gökler alemine çıkartabilsin diye konulur.
  8. 3 çizgi eğer ağacın altındaysa dağ demektir. Eğer gök alemine yakınsa gök kuşağı olduğu var sayılır. Burada ki üç çizgi, dağ ve üstündeki de ağaç da yaşam ağacı ya da ulu kayın ağacıdır.
  9. Buradaki kişi sayısı, 6, 7, 8, 9 olabilir. Bunlar da kama yardımcı ruhlardır. Bu figürdeki gibi 7 insan varsa bunlar Tanrı Bay-Ülgen’in kızlarıdır. Gök-Tanrı inancında bu kızların peri olduğuna da inanılmaktadır. Dolayısıyla bu kişiler kamlara göğe ulaşmakta yardımcı olacak ruhlardır.
  10. Gök alemi, Bay-Ülgen’in oturduğu yer. Burada, Ay, Güneş ve yıldızlar vardır.

Bu makalenin İngilizcesini
(The Meaning of the Symbols on the Turkish Shaman Drum) Academic Network web sitemizden okuyabilirsiniz.
[1] Sadettin Gömeç, Şamanizm ve Eski Türk Dini, Eğitim Fakültesi Dergisi, Sayı 4, s.43
[2] Yaşar Çoruhlu, Türk Mitolojisinin Ana Hatları, s.96
[3] Yaşar Çoruhlu, a.e, s.99
[4] Görsel 1 Çevrimiçi Bağlantı: http://www.dailymail.co.uk/news/article-2751139/Summoning-spirits-ancestors-Shamans-world-gather-Siberia-ceremony-timed-coincide-cosmic-cycles.html
[5] Görsel 2 Metin ÖZ, Türk Kültür Tarihinde Ekolojik İzler, s.34


Geleceğin İnsan Krallığı

Dünya insanlığının kozmik analizinden bir alıntı.
Çeviri : Ufuk Özçizme


Dünya üzerindeki insan toplumu, gelişim sürecindeki kozmik bir gerçekliktir. Bu süreç, 'hayvanlar krallığı'ndan 'insanlar krallığı'na geçişi ifade eden bir aşamadır. Dolayısıyla bu durum, 'bencillik' ve 'özgecilik'* olarak ifade edilebilecek iki krallığın baskın enerjileri arasındaki bir mücadele ve savaştır.

Bencil enerjiler kozmik doğaları gereği patlayıcı ya da parçalayıcı iken, özgeci enerjiler birleştirici ve kapsayıcıdır. Bu varoluş biçimi, insanlığın her zaman belirsiz ve parçalanmış bir durumdan tutarlı ve bütünsel bir dönüşüme doğru ilerlediği anlamına gelir. Başka bir deyişle, bu topluluk parlak bir güneş üzerinde yoğunlaşan yıldız sisine benzetilebilir. Bu aşamada, dünya insanlığı oldukça yoğunlaşmış ve parlayan kümeleri temsil edecek kadar ilerlemiştir. Biz bu parlayan kümeleri 'uluslar' ya da 'devlet güçleri' olarak tanıyoruz. Ancak yoğunlaşma süreci gelişme aşamasındadır ve devam etmektedir!

Nasıl Yapıldığı Değil, Ne Yapıldığı Önemlidir!

 






Bu yazı Sn. Ali Rıza Doğan'ın 1993 tarihli ''Geometrik Formlardan Sanatsal Biçimlere Geçiş'' adlı yüksek lisans tezinden alıntıdır.



  • Artistik Formlarda Geometri ( s.232)
Bütün sanatlarda olduğu gibi, plastik sanatlar da da bir eserin ortaya çıkabilmesi için, bir hammaddenin işlenmesi, elden geçirilmesi gereklidir. Sanatçı olarak nitelendirdiğimiz bireyin, ortaya bir iş koyabilmesi için, bir veya birkaç tür malzemeyi işlemesi, yoğurması, kısacası şekillendirmesi gerekir.


Sanatçının elindeki aletlerle, hakim olmak zorunda olduğu madde arasında sürekli bir çelişme vardır. Bu çelişme hammaddenin direnişi ile aletin çalışması arasında belirgin olarak ortaya çıkar.


Plastik sanatların hammaddesini oluşturan malzeme çok çeşitlidir. Ahşap, maden ve taş çeşitleri, cam, boya türleri, pamuk, yün ve benzerleri ilk akla gelenleridir. Seramiğin alt yapısında olan kilde ilk çağlar' dan itibaren ve günümüzde de en çok kullanılan malzemelerden biridir.


Seramik geleneksel bir anlatım dili ile organik olmayan malzemelerin oluşturduğu bileşimlerin, çeşitli yöntemlerle şekil verildikten sonra sırlanarak veya sırsız olarak sertleşip dayanıklılık kazanmasına varacak kadar pişirilmesi bilim ve teknolojisidir.


Seramik sanatı ise plastik sanatların tüm öğelerini bünyesinde içeren, plastik sanatların tam olarak kendisi olabilen bir sanat dalı ve özetle resim, heykel sanatının bir birleşimidir. Ancak diğer dallara nazaran, araç, gereç, donanım, teknolojik bilgi ve el becerisi gerektirmektedir.


Önemli olan, ister tasarım ve işlev ağırlıklı, ister yorum ağırlıklı olarak ortaya konulan yapıtlarda, tüm plastik sanatlar öğelerinden içerilmesi ilkesi ve endişesinden ödün verilmemesidir. Bugün, tasarım ağırlıklı ve işlevsel olarak yapılan seramiklerin, neredeyse seramik sanatı dışında tutulma eğilimleri vardır! Ülkemizde belki pek çok sanat olayının bir geleneği yoktur ama seramik sanatının çok büyük bir geleneği vardır. Yine bizim geleneğimizde zaanatçı ve sanatçı ayrımı yoktur. İkisi bir bütündür. Bu ayrım biz de batı kültürleri ile olan ilişkimiz sonucunda yerleştirmiştir.


Ne var ki zanaat ve sanat ayrımının yapılmadığı devirlerin seramikleri (ör. İznik çinileri ) dünya sanat tarihinde yerini almıştır. Günümüze dönelim çalışmalarını yurtdışında sürdüren seramik sanatçımız Alev Ebuzziya yaptığı gerçek bir resim heykel bileşkesi olan işlevsel çanaklarıyla dünyaca tanınmaktadır ve yapıtları Viktorya Albert müzesi başta olmak üzere Avrupa'nın önemli müzelerinde yer almaktadır.


Biçim olarak ise seramik hiç bir sınırlaması olmayan soyut ya da somut iki ya da üç boyutlu objeler yerine göre işlevsel yerine göre yorum ağırlıklı olabilecekleri gibi bazen her ikisinide araç ya da amaç olup olarak bünyelerinde içerebilirler buna örnek olarak son 15 yıla damgasını vurmuş olan Post-Modern sanat akımı doğrultusunda dünya seramikçileri özellikle seramik sanatının bir simgesi haline gelen çaydanlık formuna çeşitli yorumlar getirmektedir. Bu arada konu çaydanlıktır ama sadece araç olarak! amaç hiç de öyle işlevsel bir çaydamlık yapmak değildir. Önemli olan ortaya konan yeni yorumlarıdır.


Dolayısı ile sanatta işlev olmaz ya da işlev ve sanat olmaz gibi tutuculuklardan kaçınılmalı, geçmişi ve geleceği yadsımaksızın özgür ve özgün bir düşünce yapısıyla tüm yeniliklere açık olarak, daha kalitelisini ve daha yenisini arayan hedefler edinilmelidir.


Bir şeyin nasıl yapıldığı değil, ne yapıldığı önemlidir…!



  • Sayfa Başında ki Seramik Çalışmalar - Ufuk Özçizme Arşivinden