19 Haziran 2014 Perşembe

AYAHUASCA TARİFLERİ !




Bana gelen bazı ‘’ ayahuasca tarifi’’ ve ‘’dmt yi nasıl elde ederiz?’’ gibi sorular var. Bu sorulara tam olarak karşılık vermek isterdim ancak o kadar fazla bir bilgi kirliliği var ki, gerçeklik süzgecinden geçirilecek veri sayısı, normal bir insanın kapasitesini bazen aşıyor.


Yığınla bilginin üzerimize çullandığını düşünüyorum. Başlarda bu yığını mantık çerçevesin de ele alıp içinden çıkılabilir hale getirebiliyorduk ki bence artık mantık da devre dışı kaldı ve elimizde sadece sezgi kaldı.

İsterdim ki gerçek bir ayahuasca deneyimi yaşayıp tüm tecrübelerimi buradan paylaşayım ama ne ala ki bu toplum yapısında daha da doğrusu bu yasal zorunluluk ve kısıtlamalar la sadece deneysel bazı verilere ulaşabiliyorum.


Yasal zorunluluk derken bildiğiniz gibi DMT salgısını harekete geçirmek için bazı gereklilikler var; 1.’si Doğum anı: bu ana ait tüm bilgi ve genetik kodlamalar bilinç altımızın derinliklerinde bulunuyor oralara inmek ayrı bir konu. 2.’si Ölüm anı: Sabredersek bunu tadacağız ancak bunu paylaşacak bedenli bir tanıdığımız olmayacak :) 3.’sü ise bu dünyada hali hazırda ne yapılabilir konusu. Burada en bilinen örnek ve bilgi olarak ayahuasca deneyimi karşımıza çıkıyor ve tabi yasal meseleler. Mesela uçaklarda sıvı taşıma yasağının getirilmesinin aynı zamanlarda popülerliği artan ayahuascanın peru hava limanlarında dünyanın dört bir yanına dağılmaya başlamasının bir bağlantısı olacaktır elbet. yada Lsd mevzuatı.


Yaje (ya da Ayahuasca) içeceği aslında çoğunlukla Amazon bölgesinde yetişen ve oradaki topluluklar tarafından kullanılan bir çeşit sarmaşığın adı aynı zamanda. Fakat içeceğin kendisi sadece yaje'den ibaret değil ve her taita (şamanlara verilen isim) kendine özgü bir tarif kullanıyor. Şamanlar geleneksel olarak bunu tedavi amacıyla kullanıyor olsalar da aynı zamanda büyü amaçlı kullanıldığı da oluyor. Büyüler de tabi ki kazanılan görü yeteneği merkezi konumda; taita bu sayede hastalıkların sebeplerini ruhlar (bizim bildiğimiz ruhlardan farklı) aracılığı ile öğrenebiliyor ve bunları dışarı çıkartabiliyor


Amazon bölgesindeki yerliler için bu karışımı hazırlamak problem olmuyor, zira her şey önlerinde. Sarmaşıktan önemli bir kısım, başka bitkilerle karıştırılıp suda bir gün boyunca kaynatılıyor. Kullanılan malzeme çok olduğundan bunu başka bir yerde hazırlamak oldukça zor. Kaynatılmış yaje gece olana kadar bekletiliyor. Geceyi beklemenin sebebi ruhların gece olduğunda uyanmaları. Gerçekleşen ritüel de bu ruhlarla saygıda kusur etmeden iletişim kurmak üzerine kurulu.


Bugün bir çok bitki ayahuasca analoğu olarak bilinmektedir. Bunlardan en önemlisi peganum ve mimosa türlerinden elde edilir. Peganum harmala (Üzerlik) tohumları harmala alkoloidlerini bol miktarda içerir. Bunun yanında bir çok mimosa türü bol miktarda dmt içerir. Bu iki bitki ile kolayca ayahuasca analoğu bir içecek hazırlanabilir. Ama araştırdığım ve bildiğim örnekler kadarıyla bu içeceği ön hazırlıksız ve tek başına içmek biraz deli cesareti istiyor.




Web ortamından ulaşabildiğim ancak güvenilir olduğundan emin olmadığım tarifler ve linki:


1


- Banisteriopsis caapi 25 grams,


- Chacruna (Psychotria viridis) 25 grams,


2


- Banisteriopsis caapi 25 grams,


- Mimosa hostilis 10 grams


3


- Syrian rue (Peganum harmala) 5 grams,


- Chacruna (Psychotria viridis) 25 grams


4


- Syrian rue (Peganum harmala) 5 grams,


- Mimosa hostilis 10 grams


5


- Diplopterys cabrerana (Chaliponga) 10 grams,


- Syrian rue (Peganum harmala) 5 grams


6


- Diplopterys cabrerana (Chaliponga) 10 grams,


- Banisteriopsis caapi 25 grams


http://www.highstreet.nl/amsterdam/ayahuasca-kits.html






Blogtan bir arkadaşın bana verdiği tarif ise şöyle:


Mimosa Hostilis ve Peganum Hermala ile Ayahuasca tarifi:

Bir kişilik malzemeler


- 9 gram Mimoza hostilis
- 3 gram Peganum harmala tohumu
- Bir limonun suyu
- Su


Hazırlama Yöntemi


1. Mimoza hostilis tozunu, limon suyunu ve 300 ml suyu bir tencereye koyun.


2. Kaynamaya başlayana kadar yavaşça ısıtın, 3 dakika boyunca kaynatmaya devam edin. Daha sonra ateşi kısın ve 5 dakika daha demlenmeye bırakın.


3. Otları süzün, otları tekrar tencereye koyun ve sıvıyı bir kutuda saklayın.


4. Tekrar biraz su ekleyin ve 2. ve 3. adımı iki kez tekrarlayın.


5. Otları 3 kez pişirdikten sonra atın. Sıvıyı tekrar tencereye koyun ve yaklaşık bir bardak elde edene kadar kısık ateşte suyu buharlaştırmaya devam edin.


6. Peganum harmala tohumlarını toz haline getirin ve su ile yutun. Tozu kapsüllerin içine de koyabilirsiniz.


7. Peganum harmala tohumlarını aldıktan 15 dakika sonra mimoza hostilis çayını için.

Translated with www.DeepL.com/Translator (free version)


mimossa hostilis özütünü alibaba gibi bazı sipariş sitelerinde bulabiliyorsunuz, çinde tıbbi ürün olarak üretilip satılıyor. Ancak güvenilirliği ve


hangi bitkilerden elde edildiği konusunda pek bir fikrim yok. örnek: http://www.alibaba.com/showroom/mimosa-hostilis.html






Not: Bu arada Absnthy ( Yeşil Peri ) içkisinden de kısaca bahsetmek lazım. Bu kısmı ekşi sözlükten bir alıntıyla geçicem ve bilmeyenler için araştırılması gereken bambaşka bir konu çıkacak dikkat! :


‘’1900'lu yillarin avrupa sanat dunyasini sekillendiren, bu avrupali sanatcilar bu yillarda nasil bu kadar ucmus sorusunun cevabi marijuana benzeri halusinojen etklilere sahip yuksek alkollu icki.


green fairy.
van gough'un çizdiği bazı tablolardaki karanlık gökyüzünü yeşile boyamasının nedeni.
oscar wilde şöyle ne demiş:
"absynth içkisi üstüne ;
bir bardak içtikten sonra nesneleri olmasını istediğiniz gibi görürsünüz.ikinciden sonra nesneleri olmadıkları gibi görürsünüz.ama üçüncüyü içtikten sonra nesneleri gerçekten oldukları gibi görürsünüz ki, en korkunç şeydir bu dünyada..."


temelini pelinotu ve melekotunun oluşturduğu, thujone içeren ve dolayısıyla halüsünasyon görmenize neden olabilecek bu içki, 1797 yılında dr. pierre ordinaire tarafından bulunmuştur ve günümüzde onlarca alternatif formül ile yapılır. yeşil peri olarak da bilinir. zümrüt yeşili veya açık kahverenginde olan bu içkiyi bram stoker's dracula, from hell, moulin rouge filmlerinde ve nine inch nails'in the perfect drug klibinde görebilirsiniz. tadı oldukça acı olduğundan absinthe ritual yapılmasını tavsiye ederim. yani absinthe'i önce şekere damlatmak ve daha sonra ikisini karıştırıp içmek. ‘’



1 doğum anı


2 ölüm anı


3 bu dünyada neler yapılabilir demiştik ve ayahuasca dan devam ettik.


Bence bu iş sadece ayahuasca ile sınırlı değil, yaşam şeklinizi yeme içme alışkanlığınızı gözden geçirerek ve evrensel bazı bilgilere kulak kabartarak da yapılabilecek çok şey var.



Enerji, Titreşim, Frekans:


Şu ana kadar yazdıklarımız sadece epifiz bezimizden salgılanan dmt hormonu ile ilgiliydi, epifiz bezi ise vücudumuzun 6. çakrasını oluşturan salgı bezimiz.


Peki geriye kalan 6 çakra?


Vücudumuzda bulunan hayati organlar, bazı iç salgı bezi ve hormonlara bağlıdır, bunlar şöyledir:











Bu bez ve hormonlar etki alanları merkezine göre bilinen yedi çakra bölgesini oluştururlar. Yani Eski hint biliminde sözü geçen enerjisel alanları ya da çakraların fiziksel karşılığı bu bezler ve onların ürettiği hormonlara bağlı çalışan organlardır.


Yaşantımızda yedi çakra bölgesinin tam olarak çalışmadığını, tümünün her zaman aktif olmadığını, yaşadığımız sağlık sorunlarından dolayı biliriz ve görürüz. Bu çakralar gereken enerjinin eksikliğinden dolayı doğru çalışmaz ve farklı organlara bağlı oldukları için, işleyişlerindeki herhangi bir engel, fiziksel sorunlara yol açar.


Peki araların da nasıl bir bağ var ve çalışıp çalışmaması derken ne kastediliyor?


Bunu daha iyi anlamak için salgı bezlerimizi ve onların nasıl çalıştıklarını iyi bilmemiz lazım ve biraz tıp alanına göz atmamız lazım. Ben bir endokrinoloji uzmanı olmadığım için bu kısımda kısaca alıntı bilgiler derlemeye çalıştım.



Hipofiz Bezi:


Bu bez iki kısımdan oluşur ve ön kısmına ‘’ön Hipofiz’’ veya tıp dilinde adenohipofiz denir. Arka kısmına ‘’arka hipofiz’’ veya tıp dilinde posterior hipofiz denir. Ön bölüm hipofizin %75-80’nini oluşturur.


Ön Hipofizden 6 tane hormon salgılanır. Bu hormonlar sayesinde vücudumuzda bulunan diğer salgı bezleri çalışır ve onların hormon yapmasını sağlar. Yani hipofiz bezi bir orkestra şefi gibi vücuttaki tüm salgı bezlerini kontrol eder.


Ön hipofizden salgılanan hormonlar şunlardır:


1. FSH (Follikül stimüle edici hormon)


2. LH (lüteinize edici hormon)


3. Prolaktin (süt salgılatıcı hormon)


4. Büyüme Hormonu veya diğer adıyla Growth Hormon


5. ACTH (Adrenokortikotropik hormon)


6. TSH (tiroid stimüle edici hormon)


Arka hipofizden salgılanan 2 hormon vardır:


1. ADH (anti-diüretik hormon) veya diğer adı vazopressin


2. Oksitosin



Epifiz Bezi:


Kozalaksı bez, beyin epifizi ve 3. göz diye de tanımlanan epifiz bezi, vertebre-omurgalı beyindeki küçük bir endokrin-içsalgı bezidir. Epifiz bezi, uyku-uyanma modülasyon kalıpları, mevsimsel fonksiyonları etkileyen seratoninin türevi olan melatonin hormonu üretir. Epifizin şekli küçük çam kozalağına benzer ve beynin iki yuvarlak talamik lobu arasında, beynin orta yerinde yer alır.


Epifiz Bezi 6. çakranın salgı bezi ayrıca üçüncü göz adı verilir ve üçüncü göz içsel göz olarak bilinir. İçsel alemlere ve yüksek bilinç alemlerine götüren kapı olarak bilinir. Üçüncü göz çoğu zaman vizyonlar, duru görü, önsezi ve beden dışı deneyimler ile ilişkilendirilir.


Dokusal olarak göz yapısına benzemektedir (kornea, retina). Tabii bir farkı var. Gözlerimiz ışığa duyarlıyken, yani organın fonksiyonları ışık girdiğinde devreye girerken, pineal gland ışık kesildiğinde işlevselliğine başlar. Beyin epifizi bir salgı bezi ve bu bezden 3 adet hormon salgılanır:


Melatonin,


Pinolin


Dimetiltriptamin (DMT)



Tiroid Bezi:


Tiroid hormonları T4 (Tiroksin) ve T3 (Triiyodotironin), vücudumuzdaki her hücre ve dokunun fonksiyonlarını düzenler. Böylece tüm metabolizmanın hızını tiroid hormonları belirler. Sağlıklı olmak için tiroid hormonlarının devamlı ve yeterli miktarda salgılanması gerekir. Az miktarda salgılanması vücut fonksiyonlarının yavaşlamasına, fazla miktarda salgılanması ise vücut fonksiyonlarının hızlanmasına neden olur.



Timüs bezi:


Yaşam ve yaptıklarımızdan haz alma duygularının, konuşma ve gülümsemenin ana kaynağını oluşturur. Beyni uyararak konuşmayı ve gülümsemeyi aktivite eder. İlgili sinirleri, kasları ve hücreleri harekete geçirir.


Timüs bezi aktivitesini yitirmişse; aşırı asabiyet, ani davranış değişiklikleri, konuşmada tutukluk, yapılan esprilere duyarsızlık ve alınganlık olarak belirtiler görülür.


Timus, uyarıldığında salgıladığı hormonlar kişide haz ve mutluluk duygusu yaratır. Çünkü timus aktive olduğunda, bedenin kimyasının değişimine neden olur. Bu değişiklik, sinir sistemini sakinleştirir ve beyin fonksiyonlarını hızlandırır. Bu da kişide rahatlama duygusu oluşturur.


Timüs bezinin sağlıklı kalabilmesi ve görevini tam yapabilmesi için, Hipofiz bezinin yeterli Endorfin ve Serotonin salgılaması gerekmektedir. Endorfin ve Serotonin salgıları Tiroit, Timüs ve Kalbe akarak sükunet, huzur ve mutluluğu tetiklerler. Endorfin ve Serotonin salgıları Timüs bezinin ve kalbin kesintisiz enerji kaynağıdır.



Böbrek Üstü Bezler:


Böbrek üstü bezi medulla (öz) ve kortex (kabuk) adı verilen iki bölümden oluşur. Bu iki tabaka hem dokusal olarak, hem de salgıladıkları hormonlar açısından çok farklıdır.


Medulla, adrenalin ve noradrenalin adı verilen hormon salgılar. Bu hormonların üretimi beyin ve hipofiz bezi tarafından kontrol edilir. Adrenalin ve noradrenalin kalp atış hızını ve kan basıncını artırıcı etkiye sahip hormonlardır. Genellikle fiziksel ve duygusal stresler bu hormonların salgılanmasını başlatır.


Korteks kısmı ise, kortikosteroidler denen ve üç ayrı çeşidi olan bir grup hormon üretir. Bunlardan biri, cinsiyet hormonları olup erkek hormonları (androjen) ve dişi hormonlarını (östrojen ve progesteron ) içerir. Bu hormonlar hem kadın, hem de erkeklerde salgılanır. Hormonların yoğunluğuna göre, dişi veya erkek özellikler gelişir. İkinci hormon çeşidi glukokortikoidlerdir.


Kortizol bu gruba giren hormonlardan en çok bilinenidir. Kortizolün en önemli özelliği, kişinin stresin yıkıcı etkisine karşı direnç göstermesinde etkili olmasıdır. Hemen her tip travma, enfeksiyon, aşırı sıcak - soğuk, uyuşturucu maddelerin enjeksiyonu, cerrahi operasyonlar, deri altına alerjik maddelerin enjeksiyonu ve bazı hastalıklar kandaki kortizol seviyesini artıran faktörlerdir.



Pankreas Bezi:


Ensülin salgıladığı ve kana verdiği hormon. Protein içerir. Kandaki glikozun bedenin hücrelerine dağılmasını sağlar. Karbonhidrat metabolizması için hayatî önem taşır. Şeker hastalığının tedavisinde kullanılır. At, sığır ve domuz pankreasından elde edilir. Suda ve hafif alkolde erir. Asit ortamda değişikliğe uğramaz. Protein eritici mayalarla parçalanır. Çinkoyla birleştiğinde dayanıklılık kazanır, etkinliği çinko miktarıyla orantılıdır. Kanda şeker oranını azaltır. Derialtına şırınga edilirse kandaki glikoz miktarını hemen düşürür, etkisi çabuk ve geçici olduğundan çeşitli ensülinler uygulanır. Şeker hastalığının yanı sıra zayıflıkta ve bazı ruh hastalıklarında kullanılır.Ensülinin çeşitli bileşimleri vardır.Bunlar,uygulanan ilacın etki hızına ve süresine göre değişiklikler gösterirler.Yakın tarihlerde ilk kez verildiği halde etkisi uzun süreli bir ensülin elde edilmiştir. Dolayısıyla hastalara günde bir ensülin iğnesi yapmak yetmektedir.


Ensülin tedavisi iğneyle (enjeksiyonla) uygulanır. Bazı durumlarda, iştahın açılması, sinir hastalıklarının tedavisi için şok meydana getirmek amacıyla da ensülinden yararlanılmaktadır. Fazla ensülin alınması "şeker koması" na sebep olabilir. Bunun için,ensülin hastayı tedavi eden doktorun belirteceği dozlarla uygulanmalıdır. Fazlası olumsuz ve tehlikeli etkiler yapacak, azı da olumlu bir sonuç vermeyecektir.



Yumurtalık / Testis:


Östrojen; kadınlardaki adet döngüsü gibi kadınsal döngülerin düzenli işlemesini sağlayan önemli bir hormondur. Üreme yaşındaki kadınlarda en fazla miktarda bulunur. Yumurtalıklar tarafından salgılanan östrojen hormonu, menopoz, üreme ve adet döngülerinden sorumludur. Bilinenin aksine, sadece kadınlarda değil, erkeklerde de salgılanan bir hormondur.


Testosteron erkeklik hormonu olarak da bilinir. Ancak her iki cins içinde önem taşıyan bir hormondur. Ancak erkekler için önemi daha fazladır. Erkekler de sperm üretimi, sakalların çıkması. Sesin kalınlaşması, kasların gücü, kemiklerin sertliği gibi erkeklerin önem verdiği bir çok özellik testosteron hormonu sayesinde gelişir.Kadınlar da kas-kemik yapıları ile cinsel yaşamları ve istekleri için testosterona ihtiyaç duyarlar.


Testosteron seviyesi yaş ilerledikçe azalır.


Testosteron yalnız seks gücümüzü değil, iş hayatımızı ve sosyal yaşamımızı da etkiler.


Testosteron seviyesi yüksek olan kişiler yarışmaya ve risk almaya daha yatkındırlar,yaratıcılık güçleri fazladır.İş hayatında daha başarılı olabilirler.


Yeni projelere başlamaya, yeni ilişkiler kurmaya daha gayretlidir.Testosteron hormonu ani sinirlenmeler veya hırslanmaların da tetikleyicisi olabilir.Bu kadar hayati önemi olan testosteron hormonu azalınca ise hayatımızda yine önemli farklılıklar ortaya çıkar.


Testosteron seviyesi düşen kişilerde vücuttaki kas oranı azalıp yerini yağa bırakır.Beraberinde kilo almak kolaylaşır.Göbeklenme olur.


Cinsel istekte azalma başlar.Hayattan beklentiler azaldığı gibi genel bir isteksizlik ortaya çıkar.Spor yapmak,yoğun çalışma gibi fiziksel aktivite isteyen faaliyetlere katılma oranı düşer.Yeni projelere başlama,yaratıcılık gibi özellikler de ise önemli azalmalar gerçekleşir.


Görüldüğü gibi Salgı bezlerimiz tamamen birbiriyle bağlantılı bir şekilde çalışarak vücudumuzu ayakta tutuyorlar yani salgı bezlerimizin çalıştığı kadar mutluyuz! Bir tanesinin aksaması yani bir çakramızın işlevinin bozulması dengemizi de bozuyor. Sadece internette İç salgı bezleri, işleyişleri ve endokrinoloji konularında kısaca araştırma yaptığımız zaman gerçeklerle karşılaşıyoruz.


Salgı bezlerimizin düzenli çalışması bizi tamamen farklı bir dünya da yaşamızı sağlıyor, bu ‘’sağlıklı yaşam’’ ile değil , bu ‘’olağan üstülük’’ ile tanımlanabilir.


İçinde bulunduğumuz ya da içine doğduğumuz sistemin yapısı ile içimizde var olan sistemin yapılarını çözmeye başladıkça şunu daha iyi anlıyoruz; bizler bozulmak üzere bir sistem kurmadık, sistem bizi durdurmak üzere kurululdu! bu tabi ki benim görüşüm.


Peki eskilerden ve kadim bilgilerden yararlanarak yapabileceklerimiz nelerdir? diye bir soru soracak olursak orada hemen ses frekansları diye bağırmaya başlarım. Yukarıda saydırıp durduğum salgı bezleri ve çakralar konusu bizim kurulum ve yazılımımızla alakalı. Eğer bu sistemden biri ya da bir kaçı çalışmıyorsa bunu yaşadığımız fiziksel ve ruhsal bozukluklara yorumlayabiliriz.


her bir salgı bezimizin bir titreşimi var. Tıpkı Evrenin, sevginin, dünyanın titreşimleri olduğu gibi. Bu kısımda uzun uzun yazmayacağım, bu nedenle devamını okumadan önce şu yazılarıma bir göz atarsanız altta vereceğim tablo daha iyi anlaşılabilir.


http://ufukozcizme.com/2016/12/23/sevginin-frekansi-mi-olur-demeyin-432hz/















Bu tablonun yabancı kaynaklarda farklı farklı versiyonları var ve bazı sütunlar değişkenlik gösteriyor. Bu yüzden bu tabloyu oluşturmam biraz uzun zaman aldı diyebilirim. Benim için yaşam pusulasıdır. Sütunları incelediğinizde ses frekanslarını göreceksiniz. İşte bu ses frekansları bizim çakra bölgelerimize doğrudan bir uyarı göndererek o bölgenin titreşmesini ve daha iyi çalışmasını sağlıyor. yukarıda verdiğim birinci linkte bunun eskiler tarafından nasıl yapıldığına ve günümüze uyarlanmasına dair bir paylaşımım var. Sözü geçen frekanslar ile ilgili özellikle youtube da da örnekler bulabilir ve dinleyebilirsiniz. Ancak burada karşınıza çıkacak olan ‘’chakra meditation’’ vs gibi kanal ve sayfalarda temkinli olmakta fayda var zira bu frekansların içine herhangi bir telkin atılıp atılmadığını bimiyoruz yani bilinçaltımıza istem dışı bir uyarı gönderiliyor da olabilir. Tabi bu benim şüpheci yaklaşımım. Ben önlem olarak bu frekansları tek tek kendim düzenleyip oluşturuyorum ve yakın da kendi youtube kanalımda da paylaşıp duyurusunu yapacağım.


Diğer bir konu müzik türleri. Bu sütun tamamen en uygun olanı bulabilme adına oluşturduğum bir alan. Fikir verme amaçlıdır.


Ve taşlar konusu apayrı bir alandır. Yakında taşlar ile ilgilide bir paylaşımım olacak ve orada neden taşların bizim üzerinde fiziksel etkisi olduğunu anlatmaya çalışacağım. Bu sütunda ulaşabildiğim örneklerde en çok tercih edilen taş sıralamasını yaptım. taşların kristal yapıları ve içerdikleri titreşimden oluşan manyetizmanın etkili olduğu görüşü yaygın.


Son olarak eklemek istediğim çok önemli bir konu da şu;


Sadece ayahuasca ya da benzeri bir deneyimle yaşayabileceğimizİ düşündüğümüz bir gerçekliğe giden en önemli yol taşları, benim bilgi, mantık ve akıl süzgecime göre şu şekilde oluşmaktadır:


Alkali Su:


Temiz, yumuşak ve yüzey gerilimi düşük suyun hücre çeperlerinde içeri girebilmesi ile başlayacak olan bir şifa ve aydınlanma süresi


Mineral Tuz:


Piyasada tuz adı altında satılan zehiri vücuda sokmamakla başlayarak, en bol mineralli tuz türü olan Himalaya Tuzuna bir an önce geçilmesi


Halusijenik Bitkiler:


Yazının başında da verdiğim tariflerde bulunan bitkilerden elde edilecek bir iksirden ziyade Marijuana, Haşhaş ,Salvio Divinorium, Mescaline, Magic Mushroom


Vücut Salgıları:


Malum yukarıda belirttiğim gibi…


Taşlar:


Eski bir orta asya ya da moğol halklarına ait olduğunu sandığım ata sözü ‘’ Tanrı taşta uyur’’ . Sanırım yeterince açık.


Ses:


Ses ve frekansları ile ilgili bir alan ve bana gör dua mekanizmasının da özü bu yoldan geçiyor


ve bunlar benim kanaatimce Teslanın bahsettiği enerji, titreşim ve frekans yasalarıyla doğrudan bağlantılı.


Şimdilik bu kadar, konu nereden nereye geldi :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder