19 Haziran 2014 Perşembe

BİLİNÇ ALTIMIZI KULLANMANIN EN İYİ YOLU - SES








































'Eğer bir kişi yeterince bilinçaltının derinliklerine ulaşabilirse, neticede ulaşacağı seviye tüm insanların “ortak bilinçaltı”sı olacaktır.'' Carl Jung

Bu derleme; eskilerin binlerce yıl önce ilkel denilebilecek aletlerle çoktan başardıklarını, şimdilerde uygulanan yüksek teknoloji çözümünü anlatmaya çalışmaktadır. Eski çağlardan beri insanlar değişen bilinç durumlarını çoğaltmak ve geliştirmek için sesi kullanmaktalar.





Binlerce yıldır hayatlarımızı değiştirmek, doğanın içsel ve dışsal güçlerini kontrol etmek, insan

bilincinin gücünün sırlarını derinine incelemek için metodlar oluşturulmuştur.Çin meditasyon gongları-çanları, Tibet’te mental “öten” çanaklar, ziller,büyük ziller, şarkı okumalar, Hindistan’da tambur,davullar ve “durak-tonik”a bağlı çok zengin müzikal aletler ve buna benzer diğerler aletler tüm gezegende  pek çok kültürlerde kullanılmaktadır.

















Eskiler, çanaklar, ziller ve öten çanların, vs. nasıl sonik titreşim kalıpları yaratabilidiği ve bu titreşimlerin de beyin fonksiyonları ve bilincin durumlarını etkileyebilidiğine  dair gelişmiş ve sezgisel bilgiye sahiptiler.

Tabii onlar eski-teknoloji kullanmaktaydılar. Ama bugün, bilimdeki ani  ve hızlı gelişme ile yüksek-teknoloji uyarlı ses uygulamaları  bilincin gelişim aşamasında rol oynamaktadır.




Peki Ses Nedir?



 












Ses, atmosferde canlıların işitme organları tarafından algılanabilen periyodik basınç değişimleridir. Fiziksel boyutta ses, hava katı sıvı veya gaz ortamlarda oluşan basit bir mekanik düzensizliktir. Bir maddedeki moleküllerin titreşmesi sonucunda oluşur. Ses bir enerji türüdür.Ses titreşimle oluşur ,titreşimi enerjiye dönüştürür sesin kuvvetine gürlük denir.Desibel(db) ile ölçülür.



ses atmosferin dışında yayılmaz çünkü sesin yayılması için hava gereklidir.Örneğin kalkış yapan füze 120 desibel ses üretir.yüksek sesli müzik 90 desibel üretir.normal insanın konuşması 50-60 desibel gücüne eşittir.






Ses Dalgalarının İnsan Beynine Etkisi:




''İlkel başlangıçtan beri varolan sesler'', bilinçaltı tarafından derinlemesine tanımlanabilir seslerdir.

Örneğin; doğa sesleri, fiziksel organizma sesleri. Daha sonra bu seslerin bilinç üstünün tanımaması için bir şekilde gizlenerek bilinç altın da kullanılmasından  çok büyük sonuçlar elde edilmiştir.

Ses dalgaları vasıtasıyla beyni istenilen dalga boyuna götürmek mümkündür. Müzik binlerce yıl öncesinden beri bir çok hastalığın tedavisinde kullanılmaktadır. İslam medeniyetlerinde akıl hastanelerinde hastalar müzikle tedavi edilirdi. Müziğin beyin üzerindeki etkisi kesindir. Yapılan araştırmalar bunu kanıtlamıştır. Mesela klasik müziğin IQ seviyesini bir kaç puan artırdığı yapılan deneylerle ispatlanmıştır.



Müziğin insan beyni ve davranışları üzerindeki etkisini günlük hayatımızdan bir kaç örnekle kanıtlayabiliriz. Mesela oyun havaları dinleyen insan ister istemez hareketlenir,neşesi yerine gelir, arabesk müzik dinleyen birden depresif bir ruh haline girer, mehter marşlarını dinleyenler de coşmaya meyillidir.  Sinema ve reklam endüstrisinde de müziğin gücü kullanılır. Korku filimlerinde dehşet sahnelerinde birden heyecan seviyesini yükseltecek müzikler girer devreye mesela.

( Zaten bu korku filmi denilen tür, müzik ve ses efektleri olmadan hiç bir işe yaramıyor. İsteyen altyazılı bir korku filmini sesini hiç açmadan biraz izleyebilir. o zaman daha net anlaşılıyor. Sanırım bazı istisna örneklerini Japon sineması veriyor, yani ses efektleri kullanmadan gerçek seslerle heyecan artırımı yoluna gidiyorlar ve doğrusu da bu olmalı)

Gerçek şu ki beynimiz müzik ritmine uyum sağlamakta ve dalga boyunu müziğin ritmine göre ayarlamaktadır.  O halde yine ses dalgaları ile beyin  dalga boylarından birine sokulabilir.

"Amerika-Irak Savaşı yıllarında Amerikan askerleri, Apachee ( Apaçi ) tipi helikopterler ile Irak üzerinde uzun süreli uçuşlar yapıyorlardı. Ortaya atılan iddalara göre, helikopterlerin içinde özel bir cihaz çok düşük bir frekans ile sürekli olarak Irak topraklarına ses dalgaları yaymaktaydı. Bu ses dalgalarının amacı insan beynine etki ederek, hasar vermekti. Yine iddalara göre, Amerika hedefine ulaştı. Saddam Hüseyin’i koruyan özel birlikler bu "düşük frekanslı sürekli ses dalgaları"ndan etkilenerek vazifelerini unuttular bir diğer deyişle "şuursuzlaştırıldılar" ve sonuçta sokaktaki normal bir insandan farkları kalmadı."


 



Beynin Dalga Boyları:




Günümüzde ses dalgalarının insan beynine etkisi kanıtlanmış bir gerçekliktir. Hatta bilim insanları daha da ileri giderek insan beyninin hangi ses dalga boylarında nasıl çalıştığını deneyler yaparak öğrenmeyi başarmışlardır.













Beynimiz 4 dalga boyunda çalışır:








1Delta (1-3 Hz)Derin uyku ,berrak rüyalar.
2Teta  (4-7 Hz)Derin trans, meditasyon, odaklanma, güçlü hafıza.
3Alfa   (8-12 Hz)Hafif trans , süper öğrenme, olumlu düşünce.
4Beta  (13-25Hz)Normal bilinç hali , stres , anksiyete.

Delta frekansı(1-3 Hz): Astal Seyahat

Rem uykusu için yani astral seyahatlerinin farkında olmak isteyenler için kullanılabildiği gibi. Bu frekansla bilinçli halde astral yolculuğa çıkabilmeyi sağlarsınız. Delta parlak fikirleri, en yavaş sağlayandır, genellikle derin uykuyu yaşatır. 1 frekansı ölüme en yakın hal, en derin uyku hali ve meditasyon halidir 0 noktası ise ölümdür. Insan Büyüme Hormon’unun yayımı tarafından refakat edilir yani sağlık için yararlı olan insan büyüme hormonunun açığa çıkmasına yardımcı olur. Sık aralıklarla program hazırlanıp iyileştirmek amaçlı derin bilince inmek için de kullanılır. Delta durumunun uyanıkken kazandırdığı bir diğer şey aynı zamanda şuursuz beyin faaliyetine bilinçli aklın akması için teşvik edici erişim fırsatı sağlar.

Theta frekansı(4-7 Hz): Rüyalar ve Lucid olma

Rüyalı uyku etkisi yarattığı gibi uykularınızı da düzenler ve rüyalı uykular yaşamanıza da vesile olur. Rüyalarınızı hatırlamanızı sağlar ve böylece bilinçaltından rüyalar ile gelen mesajlarınızı ve uyarılarınızı bilirsiniz. Uyku düzenleme tedavilerinde de kullanılır. Theta frekansı daha yavaş parlak fikir durumu sağlar. Hafif uykuda rüya gördüğümüz zaman gibidir. O çoğunlukla uygulayanlar tarafından rüyalı bir uykudan uyanıldığındaki gibi gibi tarif edilir. Theta belli bir düzen ile sıklıkla uygulandığında, geçmiş zamana dair uzun-unutulmuş belleklere ulaşmayı her zerrede stresten ferahlamayı ve bellekleri geri çağırmayı sağlar. Bu "alacakaranlık" durumuna doğru arınmak ve hafızayı yenilemek tazelemek, hatırlamak adına öğrenmeyi geliştirir, hipnoz halidir yani.. ve daha az uyku uyumak gerektiği zamanlarda ihtiyaç olan dinlenmeyi uyanıkken de sağlamak için kullanılır. Psikolojik açıdan geliştirilmiş kapsamlı bir şekilde sağlıkta kalmayı dengelenmeyi sağlar, derin meditasyona sebep olabilir.


Alpha frekansı(8-12 Hz): Relax - Rahatlama


Uyanık halde relax olabilmek için kullanılır, sadece gevşemeyi sağlar, rahatlatıp dinlendirir. Alfa parlak fikirleri, Beta durumunun hızına göre nazik bir şekilde kazandırır. Beta gibi hızlı şekilde kazandırmaz. Bu durumu dinlenerek, iyiliği ve yaratıcı enerjinin olumlu yanıyla uygulanması duyusunun akışını yüreklendirir. Alfa parlak fikir durumu ortaya koyar, problemlere çözüm yolu bulmak için düşünebilme adına idealdır. Görsel ögeler/imgeler eşliğinde de yaratıcılığımıza bir ağ geçidi oluşturur.


Beta frekansı(13-25Hz): Konsantrasyon


Yüksek konsantrasyon için uygulanır. Beta durumunda iken 15 frekansta bir kitabı okursanız kitabı daha kolay ve çabuk anlamanızı sağlıyor. Nefes egzersizleriyle yaptığımız konsantrasyondan çok daha fazla etkili şekilde beyin duruma uyumlanıyor. Beta parlak fikir durumu, akıl keskinini hale getirir ve odaklanma da tutar. Beyin kolayca, düzenleme bilgisini çözümleyebilir, öğrendiğiniz okuduğunuz şeyler de zorlanmadan algılar ve bağlantılarını çözersiniz ve yeni fikirler ve çözümler oluşturursunuz. Beta durumu, sınav hazırlığı için çok yararlıdır, Başka aktivitelerde de veya konuşma ve iletişim konusunda özgüven sağlar doğru ve etkili iletişim yeteneği kazandırır. Konsantrasyon için en yüksek düzeyde ve uyarılık sağlar.


Bilinçaltı :


Bilinçaltı, beynimizin, biz farkında olmadan bilincimiz dışı çalışan, bedenimizin istemsiz kaslarını yöneten, gece uyurken dahi vücut fonksiyonlarımızın çalışmasını sağlayan, beş duyumuzla algıladığımız her şeyi an be an kaydeden ve gerektiğinde kullanılmak üzere bilincin emrine veren bir parçasıdır.

Bilinçaltı bilincin emrindedir. Bilinçaltı bilincin her dediğini yapar. Çocuk gibidir muhteşem bir kapasitesi vardır ama saftır, bilincin her söylediğine inanır. Bilinçaltı 24 saat faaliyettedir, bilinçaltı uyumaz ve gece bilinç uykudayken de çalışmaya devam eder. Bilinçaltı vücudun bütün faaliyetlerini kontrol eder, düzenler. Bilinç neye inanırsa bilinçaltı da ona odaklanır.




Subliminal Mesaj veya Bilinçaltı Mesaj:


Başka bir objenin içine gömülü olan bir işaret ya da mesajdır ve normal insan algısı limitlerinin altında kalmak, o anda fark edilmemek üzere tasarlanmıştır. Subliminal mesajlar insanın bilinçli dikkati tarafından fark edilemezler, ancak bu mesajların insanın bilinçaltını etkiledikleri ileri sürülmektedir. Subliminal teknikler reklamcılık ve propaganda alanlarında sıklıkla kullanılmaktadır. Dizilerde veya filmlerde karakterlerin içtiği içecek markaları, kıyafetleri subliminal mesaj örneklerindendir. Bu tekniklerin amaçları, etkisi, kullanım sıklığı ve rekabet gibi konularda ahlaka uygunluğu konuları tartışmalıdır. Marka ve ürünlerin pazarlamasından toplumun ilgi, ihtiyaç ve algısını değiştirmeye kadar birçok konuda kullanılmaktadır. Bir kişiyi, kurumu ya da ürünü kötü göstermek için o şey ile kötü olan bir nesnenin aynı temada işlenmesi subliminal mesajın en yaygın kullanılma şeklidir. Şu ana kadar yapılan çalışmalar neticesinde en bilinçli ve defansif kişiler bile bu mesajları ilk bakışta %100 olarak çözememektedir. Bu da toplumlarımızı yönlendirmeli reklamlara karşı savunmasız bırakmaktadır

Bu konu ile sadece youtube ta bile 100 ler ce belgesel ve açıklayıcı video bulumaktadır. Subliminal başlığı ile aratıp bakabilirsiniz. Görüldüğü gibi hem ses, hemde görsel olarak bu teknikler uygulanıyor.Yalnız ayırd edilmesi gereken bir durum şu ; bu teknik ve telkinler  hem iyi amaçlı kullanılıyor, hem kötü amaçlı. İyi amaçlı uygulamalar kontrollü bir şekilde bilinçli bireyler trafından uygun merkezlerde sağlanırken, Kötü amaçlı uygulamalar tamamen kontrol dışı ve7/24 hayatımızın içinde...



Bilinçaltı Telkinleri:

Bu ilk defa Prusyalı bilim adamı Heinrich Wilhelm Dove tarafından fark edildi. Dove 1839 yılında farklı ses frekanslarının belirli bir düzende dinletilmesiyle beyinde binöral etkiler yaratılabileceğini keşfetti. Bu deneylerde sağ ve sol kulağa 1000 ile 1500 Hz frekans aralığını geçmeyecek farklı tonlarda ses veriliyordu. Beyin bu iki tonu algılayıp birleştirirken ortaya ilginç tepkiler çıkıyordu. Dove'dan 134 sene sonra 1973 yılında Gerald Oster de bu konuda bazı çalışmalar yürüttü.

Onun çalışmalarında hayvanların aynı yöntemle üç boyutlu algılama yaptığı ve Parkinson hastası insanların binöral etkilenmeye girmediği ortaya çıktı. Ardından yürütülen çalışmalarda bu teknikle beyin dalgalarının senkronize edilmesi gündeme geldi. Farklı ses frekanslarını kullanan müziklerle insanların rahatlaması, konsantre olması ya da derin uykuya geçmesi sağlandı. Hatta bu beklentiler için hazırlanmış kimi özel albümler, yazılımlar bile piyasa çıktı. Tedavi amaçlı bazı kullanımlarda işin boyutu ses frekanslarıyla vücuttaki bazı hormonların dengelenmesine kadar ulaştı. Uyku terapisi ve çocuklarda öğrenmeyi hızlandırma gibi kullanım alanlarına da halen sıkça rastlanmaktadır.

Bilinçaltı telkinlerinde bilinci aşmak üzere 4 teknik kullanılmıştır. Telkinler arka planda çalınan bir sesin üstüne kaydedilmiştir. Bilinç arka plan sesini duyabilir ama telkinlerin sesini duyamaz.

Arka plan sesi binöral bir sestir. İlk teknikte sadece bilinçaltının duyabileceği telkinler binöral sesin altına kaydedilmiştir. İkinci teknikte aynı telkinler tersten okunmuştur. Bilinçaltı dünyanın en mükemmel bilgisayarlarından daha kuvvetli bir bilgisayardır ve tersten okunan kelimeleri anında anlar ama bilinç bunu anlayamaz bu teknikle bilinç 2 kez aşılmış olur. Üçüncü teknikte aynı anda farklı telkinler farklı kulaklara gönderilir, böylece bilinç ne söylendiğini anlayamaz buna karıştırma tekniği de denir. Dördüncü teknikte ise telkinler hızlandırılmıştır. Normal konuşma hızından çok hızlı bir şekilde kaydedilen telkinler bilinç tarafından yine anlaşılamaz ve bilinçaltına ulaşır.

Binöral ses arka planda duyulan sestir. Beyni istenilen dalga boyuna ulaştırmak için kullanılır.

Beynimiz 4 dalga boyunda çalışır demiştik,

Beyin İstenilen Dalga Boyuna Nasıl Getirilir?

Normal bir insan kulağı 20-20000 hz frekans aralığındaki sesleri duyabilir, fakat biz beyni 20 hz’den daha küçük bir frekansa getirmek istiyoruz. Bunun için özel bir yöntem kullanılır. Örneğin biz beynimizi 10 hz dalga boyuna getirmek istiyoruz bunun için bir kulağımıza 200 hz frekansta ses verirken, diğerine 190 hz frekansta bir ses dalgası gönderip beynimizi 10 hz dalga boyuna getirebiliriz.

Aşağıda resimde Cubase programı ile  ses ile nasıl kolay oynanılabileceğini görüyorsunuz. Programı bilen birisi sadece pan ayarları ve dahili bir EQ ile 10 dakikada kendine bir telkin müziği hazırlayabilir. Benzeri programlarda aynı işleri görür ama profesyonel bir program olması daha iyi. Bundan sonra gereken tek şey frekans araığı geniş  kaliteli bir kulaklık. Yani onu d piyasa da 80-100TL den itibaren bulmak mümkün, bildiğimiz kulaklıklar  yani Sony, Philips vs vs…













Bu arada sesin bir kendisi vardır birde frekansı var. kendisine bilenler ses rengi der. Sesin rengini sabit tutup frekansını değiştirmekten bahsediyoruz da diyebilirim.










Binoral Ses:


Beyni istenilen dalga boyuna ulaştırmak için kullanılır.

İnsan kulağı 20 Hz ile 20 000 Hz arasındaki sesleri duyabilmektedir.Alfa,delta ve teta dalgaları bizim ulaşmak istediğimiz dalga boylarıdır ama hepsi 20 Hz in altındadır.Bu frekansa nasıl ulaşılmalı ve beyin bu dalga boylarıyla nasıl eşgüdümlenmeli?

İşte burda binoral ses kayıtları devreye giriyor. 1839 yılında Alman araştırmacı H.W. Dove benzer frekanslarda 2 ahankli sesin beyin de 3. bir ses oluşturduğunu keşfetti. İşte buna binoral ses diyoruz.

Mesela sağ kulağa 400 Hz lik bir ses, sol kulağa 408 Hz lik bir ses dinletirsek 3. bir ses, 8 Hz'lik bir ses elde etmiş oluruz. Bu ses alfa dalga boyuna tekabül eder. Böylece beyni alfa dalga boyuna geçirebiliriz. Ya da ulaşmak istediğimiz dalga boyunda binoral ses oluşturabiliriz.

Bilinç altı telkin kayıtlarında arka plandaki ses bu binoral sestir. Kayıtların belli bir süresi sadece binoral sestir böylece beyin telkinleri daha çabuk kabul edeceği trans seviyesine ulaştırılır,telkinler bu seviyeye ulaştıktan sonra başlar.

Arka plandaki binoral ses helikopter sesine benzer,şiddeti o kadar yüksek değildir.İlk başta rahatsızlık verebilir ama biraz beklerseniz alışırsınız ve rahatladığınızı farkedersiniz.

Binoral sesler çeşitli amaçlarla kullanılabilir. Gevşeme,uyku sorunları,hafıza güçlendirme,konsantrasyon artırma,odaklanma,meditasyon gibi...

Bazı dalga boyları ve sağladıkları etkiler:

Bilinçaltı programlama 5-7.5 hz

Stresten arınma ve çabuk bir gevşeme 5-10 hz

Meditasyon 4-7 hz

Uyku yerine 5 hz lik 30 dakikalık bir oturum 2-3 saatlik uyku yerine geçebilir.

Uykusuzluk Tedavisi ilk on dakika 4-6 hz, 20-30 dakika 3.5 hz

İyi hissetmek 45 dakika 4-7 hz

İmgelem Bir süre 6 hz daha sonra 10 hz

Self hipnoz 8-10 hz

Hızlı öğrenme 7-9 hz

Sezgi geliştirme 4-7 hz

Yüksek bilinç seviyesi 4-7 hz 30 dakika sonuç almak için 1 ay uygulamak gerekir.

Hızlı yenilenme 15 dakika 8-10 hz şekerleme uyku etkisi yapar.

Gandarva Veda :

Frekanslar insan üzerinde iyi amaçlarla da kullanılabiliyor.. “Türk Sanat Müziği makamlarının hiçbiri bilinçsiz yapılmış değildir. Dünyanın ve insanın bir ritmi vardır, makamlar da bu ritme uygun yapılmış ki dinleyen iyi hissetsin, şifa bulsun, mutlu olsun diye. İhtiyacımız olan frekanslar belirlenerek yapılmış o makamlar. Doğru zamanda dinlenirse iyileştirici etkileri bile olduğu artık bilimsel olarak dünyanın değişik üniversitelerinde yapılan araştırmalarla kanıtlandı. Her saat diliminin bir ritmi var ve o saat diliminde bulunan ülkelerin ritminin aynı olduğu, o ritm dışında davranan insan hastalığa, başarısızlığa, uyumsuzluğa sürüklenebiliyor.

Peki ritm dışına nasıl çıkılıyor?

Geç kalkıp geç yatmak en önemli ritm bozma unsuru. Hindistan kültüründe Gandarva Veda adında bir dinleti var. Gandarva Veda CD’lerinin içinde çeşitli ses frekansları bulunuyor ve hepsinin de dinlenmesi gereken saatler üzerinde belirtiliyor. “Eğer o saatte dinlerseniz dünyanın ritmine göre akort olursunuz. Örneğin uyku saatinde uyku frekanslarını dinlerseniz hemen uyuyorsunuz. Gandarva Veda araştırmaları üzerine Amerikan Maharishi Üniversitesi‘nde bir kürsü bile var. Ünlü besteci Schuman da dünyanın ritmini hesaplamış ve bestelerini o ritme uygun olarak yapmış. Hatta günümüzde de dünyanın ritminin büyük kulüp ve diskolar tarafından bilinçli bir şekilde kullanılıyor. “DJ’lik dediğiniz meslek bu zaten. Neyi hangi saatte dinleteceğinizi bilirseniz daha çok para kazanırsınız, mekanınız dolup taşar.

İnsan yalnız konsantre olduğu sesi duyar ama diğer sesler de beyne iletiliyor aslında ve yorgunluğa yol açıyor. Beyni boşaltmak gerekiyor bu yüzden, toprakta çıplak ayak yürümek, doğa yürüyüşleri yapmak iyi gelir. Bence okullarda gürültünün emilmesi için düzenekler kurulmalı. Böylece öğrenci yalnız öğretmenin sesine konsantre olur ve daha uzun süre konsantrasyon sağlayabilir.

Ses frekanslarının özelliklerinden dolayı dualar  Arapçasından okunursa daha etkili olur.

Merhum araştırmacı yazar Aytunç Altındal bir konuşmasında islam dinine şöyle bir yorum getirmişt; ''İslamın diğer dinlerden ayıran bir özelliği ise Ses Dini olmasıdır. duaların telafuzları ve ezan makamları orjinal dilinde ve makamında okunursa insan üzerinde etkili olur''.

Ses Mühendisi Suden Pamir ise Arapça‘nın çok zengin bir frekans yelpazesine sahip olduğunu belirterek, kelimelerdeki seslerin yan yana geldiğinde çok olumlu etkiler bırakacak şekilde düzenlenmiş olduğuna dikkat çekiyor. “Ama duaları sesli okumak lazım. Ben Yasin suresini okuduğumda zangır zangır titrerim.” diyor.



Doğal sesler üreten müzik aletlerinin tınılarıda buna dayanır. Asya kültürüne ait enstrumanların nerdeyse tamamı, arap kültürüne dayalı enstrumanları  bir düşünün. Hangisini tek başına dinlerseniz bir farklı hisstemeye başlıyorsunuz. Mesela ney muhteşem bir alettir, adeta insan nefesinden üretilmiş gibidir.Gandharva Veda biliminde kullanılan enstrumanlar şunlar:




  • Bansuri :Bambu Flüt (Benim favorim)

  • Santoor : Yüz yaylı ud

  • Sarangi : Yayla çalınan, 3-4 melodi ve 36 rezonans yayından olan baş enstrümandır.

  • Sarod: En yüksek sesli enstrümandır. 17 rezonans yayı vardır.

  • Shehnai: Duet olarak çalınır. Bir kişi melodiyi diğeri ise temel notayı tutar.

  • Sitar: 2 ses yapısı ve 20 rezonans yayı vardır.

  • Vokal: Gandharva Veda'da insan sesi mükemmeliği ile tüm seslerin temeli sayılır. Enstrümanlar insan sesinin enginliği ve güzelliğini ancak taklit edebilirler.






Bir enteresan enstruman ise Hang.






"Hipnotik bir çalgı" olarak nitelendiriliyor ki çok severek dinlerim bende, gerçekten öyle bir etkisi var.  ilk kez dinleyecek olanlar duyar duymaz aşık olacaklardır, bunu da garanit ederim. Hatta şu linkten dinlemenizi tavsiye ederim. Çalan kişi Dante Bucci adında bir büyük yetenek, özellikle hangı çalanlar arasında bana göre en iyisi.

Vikipedia da hang ile ilgili şöyle bir paragraf var;  ''Yaratıcıları, 2001 ile 2005 yılları arasında 45 kadar farklı model geliştirmişlerse de çalma konusunda henüz oturmuş bir kural ya da yönteme sahip olmayan Hang için, Endonezya ve Güney Hindistan'a uzanan bir araştırma yapılmış. Enstrüman, yılda sadece 400 adet kadar üretilip, iki yıl sonrasına verilen teslim tarihiyle yaklaşık 1300 Euro'dan satılmaktadır.''

Diğer bir ilginç konu da bu enstrumanın  patentinin isviçrede Panart adında bir küçük bir işletmede olması, bilinçli bir şekilde enstrumanın patentini dağıtıp popüler hale gelmesine engel oluyorlar, yani istedikleri kişilere satıyorlar. Çünkü konun başında belirttiğim gibi uzak doğu ve tibet kültürlerinde çok özel tınılar bunlar. Bu değeri bilenlere satışı gerçekleştirdiklerini düşünüyorum, bu da benim yorumum.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder